Samsun Temsilciliğimizin Koordinesinde KUDÜS BİLİNCİ Seminerleri Gerçekleştirildi.
Samsun Cihannüma Temsilciliğimizin koordinesinde “Tarihten Günümüze Kudüs” temasıyla farklı oturumlarla çevrim içi düzenlenen “Kudüs Bilinci Kış Kampı”’nın son oturumu panel formatında “Kudüs ve Müslümanların Gelecek Perspektifi” başlığıyla yüz yüze gerçekleştirildi.
Samsun Büyükşehir Belediyesi Ömer Halisdemir Konferans Salonunda organize edilen Cihannüma Samsun Temsilcisi Doç. Dr. Salih Kesgin’in moderatörlüğündeki panelde; Cihannüma Derneği Genel Başkan Yardımcısı Avukat Cavit Tatlı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Rektörü Prof. Dr. Mahmut Aydın, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şinasi Gündüz, OMÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Said Kurşunoğlu panelist olarak yer aldı.
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa DEMİR’in ve Kudüs Platformu Üyesi STK başkanlarının da katıldığı etkinlikte ayrıca, Kudüs ile ilgili karikatür sergisi, katılımcılar tarafından ziyaret edildi.
Cihanüma Derneği Genel Başkan Yardımcısı Avukat Tatlı “Ancak beraber olursak Kudüs ve Mescid-i Aksa özgürleşebilir”
Cihannüma Samsun Temsilcisi Doç. Dr. Salih Kesgin’in takdimiyle başlayan panelde ilk olarak söz alan Cihannüma Derneği Genel Başkan Yardımcısı Avukat Cavit Tatlı “Müslümanların bu kadar parçalı bir yapıda olduğu, beraber hareket edemediği bir ortamda Kudüs elimizden gitmiştir. Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı ne zaman özgür kılabiliriz? Ancak beraber olursak Kudüs ve Mescid-i Aksa özgürleşebilir. Kudüs, öyle bir mihenk noktasında ki sıradan bir şehir değil. Mescid-i Aksa da sıradan bir yer değil. Kudüs hem Müslümanlar için hem de Hristiyanlar ve Yahudiler için önemli. Ama oranın şöyle başka bir önemi daha var: Kudüs’e hangi düşünce hâkim olursa dünyaya da o düşünce egemen olur. Bugün kim hâkimse onun düzeni, düşüncesi geçerli oluyor. Hz. Ömer döneminde belirlenen kurallarla 1917’ye kadar gelmiş bir Kudüs’ten bahsediyoruz.” dedi.
“Kudüs’te bir anne-babanın okula gönderdiği çocuğu o gün hiç gelmeyebilir”
Kudüs’teki şiddet ortamından bahseden Başkan Yardımcısı Tatlı, bu şartlara dair “Samsun’da herhangi bir anne-baba çocuğunu okula gönderiyor ve ders bitiminde servis aracı çocuğu tekrar evine bırakıyor, ama Kudüs’te bir anne-babanın okula gönderdiği çocuğu o gün hiç gelmeyebilir. Öldürülebilir, adli bir olaya karışabilir veya cezaevine girebilir. Yani sürekli şiddet altında bir yaşama durumu var. Vahim olan ise bunu yaşayanlar bizim dindaşlarımız. Bizim Kudüs ile olan ilişkimiz şudur: İsrail, Mescid-i Aksa’ya saldırır, yaralananlar, vurulanlar, hayatını kaybedenler olur ve biz burada tepkimizi gösteririz. Onlar bir adım atarlar veya geldikleri yerde dururlar. Adli olarak bir süreç başlatılır ve akabinde buradaki tepki diner. Hele o tepki cılız olursa asıl sorun işte o zaman başlıyor.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Yavuz Ünal “Filistin’de yaşananlar bir algı operasyonunun sonuçlarıdır”
Adından düşüncelerini paylaşan OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, Kudüs’te yapılanların ve yaşananların bir algı operasyonu olduğuna işaret ederek “Filistinliler, yerlerini sattılar, aslında bunu hak ediyor, onlar hain gibi söylem ve iddialar, tepkileri nötrleştirmek ve oradaki problemi ötekileştirmek için başvurulan bir operasyonun sonuçlarıdır. Yani bunları böyle görmek ve değerlendirmek gerekiyor. Bir de kendimizi görmek açısından şunları söylemeliyim: Günlük hayatta tercihlerde bulunuyoruz, örneğin markete gittiğimizde bununla alakalı hiçbir duyarlılık göstermiyoruz. Filistinlilerin yüksek paralarla evlerini satıp başka yerlere taşındığı iddia edilirken, söz gelimi bir içeceğe verilen her kuruşun Filistinlilere kurşun olarak yağdığı bilindiği hâlde ‘İşte ben bunu seviyorum, kaliteli bir ürün’ gibi bir sürü bahaneyle o ürün alınmaya devam ediliyor. Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu: Öteki üzerinden birtakım olumsuzlukları öne çıkarmak suretiyle bilgelik pazarlamaktan ya da entelektüel rolü oynamaktan vazgeçmek gerekiyor, yani burada samimi olmak zorundayız. Peki burada samimiyetin ölçüsü nedir? Müslümanların ilk kıblesi Beytü’l-Maktis’tir ve bizim için özeldir. Bugünkü Kudüs’ü yahut buradaki Filistinlilerin verdiği mücadeleyi, sergilediği cesareti ve basireti ne olarak görmek gerekir derseniz, aslında bunu onur olarak görmeliyiz. Bu mücadele; ümmetin hâlen kalbinin attığını gösteriyor, hâlen ümmetin kutsallığı ve değerlerini koruyacak insanların var olduğunu ispat ediyor. Bunun için de şükretmek gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Gündüz “Evimiz bizim için ne kadar mukaddesse Kudüs de bizim için o kadar mukaddestir”
Panelistlerden İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Şinasi Gündüz de Kudüs’ün Müslümanlar için önemi üzerinde durarak “Aslında mesele bizim açımızdan bakıldığında Mescid-i Aksa meselesidir. Mescid’i Aksa’ya egemen olan, Kudüs’e egemen olur. Kudüs’e egemen olan da Filistin’e ve tüm işgal altındaki topraklara hükmeder. Kudüs meselesi; Arapların, Filistinlerin meselesi değil, tam tersine bizim meselemizdir. Evimiz bizim için ne kadar mukaddes; kendi ırzımız, namusumuz ne kadar kutsal ise Kudüs de bizim için o kadar mukaddestir.” sözlerine yer verdi.
Prof. Dr. Kurşunoğlu “Müslümanlar Mescid-i Aksa’yı mekânlaştırdılar”
Bir diğer panelist OMÜ Uluslararası İlişkiler Birimi Başkanı ve Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Said Kurşunoğlu, Kudüs’ün tarihinden söz ederek “Kudüs’teki Mescid-i Haram, bu meselenin odak noktasını oluşturuyor. İnsan zihnini düşündüğünüzde bu zihin uzayda olduğu gibi yere (boşluğa) tekabül eder, bir sınırı yoktur. Düşüncelerimiz de onun içindeki mekânlardır. Bu anlamda yer ile mekân arasında sürekli bir mücadele vardır. Tarihte de buranın pagan topluluklardan itibaren ele geçirildiğini görüyoruz ve tarihte bu hâkimiyet defalarca tekrar ediyor. Yani ‘paganizm’ ile ‘tevhit’ arasındaki mücadele tarih boyunca devam ediyor. O coğrafyada bir kaya bulunuyor ve bunun bir kutsallığı var. Müslümanlar ve Yahudilerce atfedilen birtakım değerleri barındırıyor. Orası kayalık bir yer ve şekli de pek öyle biçimli değil. Müslümanlar burayı Mescid-i Aksa ile bir mekâna çevirdiler. Etrafına öyle bir yapı inşa ettiler ki bu yapıya baktığınız zaman bir tapınak mıdır diye soruyorsunuz. Hayır, tavaf özelliği yok. Öyle bir estetiğe de sahip değil. Burada kutsal olanı Müslümanlar mekânlaştırdılar. Çünkü Müslümanlar, Hz. Peygamber’den mekânın jeopolitiği olduğunu öğrendiler. Fakat İslam ümmeti bu ana kaynaklarından uzaklaşıp başka okumalar yapınca mekânın jeopolitiği ellerinden gidiyor. Burada jeopolitikle kastettiğim husus; modernitede mekânı genişletme arzusunun bulunmasıdır. Örneğin Hitler de bunu ‘Lebensraum’ yani ‘yaşam alanı’ kavramıyla uygulamaya çalıştı. Yine Amerikalıların ‘Manifest Destiny’, Türkçesiyle ‘zorunlu kader’ denilen anlayışına göre şu anda yaşadıkları Amerika kıtası, yerlilerden alınarak onlara bahşedilmiş coğrafyadır. Yahudiler, Nazilerden zulüm gördüler, ama o topraklarda ‘zulüm uyguluyorlar. Bu mekânın kavgası da Mescid-i Aksa’daki Kubbet-üs Sahra sembolü üzerinden devam ediyor.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Mahmut Aydın “Kudüs ve Mescid-i Aksa bir insanlık meselesidir”
SAMÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Aydın ise Kudus’ün kadim tarihine atıfta bulunarak “Kudüs ve Mescid-i Aksa bir insanlık meselesidir. Sadece Mescid-i Aksa değil, o eski Kudüs olarak bildiğimiz ve Hristiyan ile Yahudi eserlerinin de içinde bulunduğu alanın son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Eğer önemli olmasaydı Hz. Ömer, Kudüs’ü fethettiğinde buraya Yahudilerin dönmesine izin vermezdi. Yine önemli olmasaydı Selahaddin Eyyubi, Haçlılar tarafından Yahudilerin tekrar Kudüs’e dönmesine izin vermezdi. Yanı sıra, Osmanlılar Kudüs’ü sadece Müslüman toplumun malı yapmak isteselerdi 450 yıllık hâkimiyetleri boyunca bunu gerçekleştirebilirlerdi. Hatta Ağlama Duvarı’nı da yıkabilirlerdi, ama bunları yapmadılar. Bu eserleri korudular çünkü bu mirasın Hz. İbrahim ve de soyundan gelenlerle ilintili olduğunun farkındaydılar. Orayı aslında bir dünya şehri, insanlığın şehri, bir medeniyet şehri hâline getirdiler. Bundan ötürü Kudüs’ü insanlık sorunu olarak düşünmek gerekiyor.” açıklamasında bulundu.
“Kudüs ile ilgili sorunlarda dünya kamuoyunun desteğini almak zorundayız”
Kudüs’te günümüzde yaşanan sorunların çözümüne ilişkin değerlendirmelerini dile getiren SAMÜ Rektörü Aydın, sözlerine şöyle devam etti: “Biliyorsunuz, Amerika Birleşik Devletleri eski Başkanı Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı ama Birleşmiş Milletlerde yapılan oylamada bu karar reddedildi. Bu sadece Müslümanların sorunu olarak görülseydi ve sadece Müslüman ülkeler üzerinden bir politika yürütülseydi acaba Kudüs’ün başkent olması oy çokluğuyla reddedilir miydi? O nedenle Kudüs ile ilgili sorunlarda dünya kamuoyunun desteğini almak zorundayız, yani cepheyi genişletmeliyiz. Bugün Kudüs’te Müslümanlara yapılanlar, gelecekte belki de Hristiyanlara da reva görülecek. Çünkü mesele, Yahudi ve Yahudi olmayan sorunudur.” dedi. Panelin sonunda “Kudüs Bilinci Kış Kampı”nın bütün oturumlarına katılanlar arasından yapılan çekilişle belirlenen 10 kişi Kudüs Ziyareti hediyesi ile ödüllendirildi.