Wagner Nasıl Varoluşsal Bir Tehdit Haline Geldi?
Askeri şirketler devletler nezdinde uluslararası sorumluluğu inkâr etme ve uluslararası hukuk kurullarından azade olma gibi işlevselliklere sahip olarak değerlendirilirken, tam da bu özellikleri sebebiyle devletler için varoluşsal bir tehdit haline gelebilmektedir.
Modern devlet öncesi dönemde kralların ve kilisenin güvenliğini sağlamak amacıyla kurumsallaşan paralı askerliğin önemi, modern devletin ve buna bağlı olarak düzenli orduların kurulması ile azalmıştır. Weberyen anlamda ifade etmek gerekirse modern devlet, fiziksel gücün meşru kullanımı üzerinde tekel iddiasında bulunan tek Gemeinschaft (Topluluk) haline gelmiş ve paralı askerlik kurumu önemini yitirmiştir. Ancak Soğuk Savaşın bitişi ile birlikte paralı askerlik kurumunun yeniden önem kazanmaya başlamasını sağlayacak koşullar ortaya çıkmıştır. İlk olarak başta ABD olmak üzere büyük güçler düzenli orduya sahip olmanın maliyetini azaltmak maksadıyla Blackwater ve Wagner örneklerinde olduğu gibi özel askeri şirketlere yönelmişlerdir. Devletleri paralı askerlik kurumuna yönelten ikinci koşul çatışmalarda ortaya çıkan asker kaybı sebebiyle kendilerine yönelen kamuoyu baskısını hafifletmektir. Bu kapsamda örneğin ABD’nin Vietnam, Afganistan ve Irak savaşlarındaki asker kayıpları kamuoyu nezdinde hükümete duyulan güveni sarstığı gibi savaş karşıtı bir siyasi ortamın da oluşmasına katkı sağlamıştır. Devletler paralı askerlik kurumu sayesinde kendilerine yönelen ve kamuoyunun savaştan bıkkınlık duymasını sağlayan tepkilerden kurtulabilmişlerdir.
Üçüncü olarak, Soğuk Savaş sonrası dönemde bölgesel çatışmaların sayısının artması ve başarısız devletlerde iç savaşların ortaya çıkması, özel askeri şirketlere duyulan gereksinimi arttırmıştır. Öyle ki bölgesel çatışmalarda ve başarısız devletlerde ortaya çıkan iç savaşlarda devletler, bölgesel ve küresel düzeyde etki kapasitelerini arttırmak amacıyla özel askeri şirketleri araç olarak kullanmaya başlamışlardır. Çünkü hızlı intikal etme ve devlet ile bağlarının inkâr edilebilirliği gibi özelliklere sahip olan özel askeri şirketler, devletlerin uluslararası hukuku ihlal etmeden sınırları ötesinde güç kullanmalarını mümkün hale getirmiştir. Bununla birlikte özel askeri şirketler, yerel/muhalif güçler ile devletler arasında etkileşimi sağlayan bir unsur olarak bu güçlerin eğitilmesi konusunda da bir araç olarak görülmüşlerdir. Son olarak savaş zamanında bile temel uluslararası hukuk kurallarına bağlı olma zorunluluğu bulunan devletler özel askeri şirketler sayesinde kendilerini bu kuralların dışında tutabilmişlerdir. Özel askeri şirketlerin devletle olan informel bağlarının inkâr edilebilmesi ve bu birliklerin üyelerinin mahkumlardan bile oluşabilmesi devletlerin savaş zamanında en kabul edilemez savaş suçlarını işlemelerini mümkün kılmaktadır.
Ancak madalyonun diğer tarafından bakıldığında paralı askerlik kurumu veya özel askeri şirketler, tam da Weber’in tanımlamasının altını oyacak şekilde devlet egemenliğini sarsıcı etki yaratmaktadır. Zira bu şirketler devletin meşru güç kullanma tekeline sahip yegâne aygıt olduğu iddiasını zayıflatırken diğer yandan politik bir güç haline gelerek yine devletlerin politik gücüne meydan okuyabilmektedir. Bunun en temel sebebi askeri bir gücün mutlak surette politik bir güce evrilmeye meyilli olması gerçeğidir. Bir başka deyişle bu şirketler askeri güçleri oranında politik bir etkiye de sahip olmayı istemektedir. Devletin askeri gücünü denetleyen ve dizginleyen farklı erklerinin bulunduğu göz önüne alındığında özel askeri şirketlerin sahip olduğu sorumsuz askeri gücün sonucu işte bu sebeple sorumsuz politik bir güçtür. Bu durum söz konusu özel askeri şirketlerin devlet nezdinde istikrarsızlaştırıcı bir güç haline gelmelerine sebebiyet vermektedir. Nitekim yazının başında sıralanan sebeplerle Rus devleti tarafından araçsallaştırılan Wagner, yine yukarıda belirtilen sebeplerle Rusya nezdinde varoluşsal bir tehdit haline gelmiştir. Dolayısıyla 23 Haziran’da Rusya’da yaşanan darbe girişimini tüm bu koşullar kapsamında değerlendirmek gerekmektedir.
Wagner’in ortayaçıkışı, palazlanması ve darbegirişimi
Rus paralı asker grubu olan Wagner’in Baş İstihbarat İdaresi’nde (GRU) çalışmış olan Dmitri Utkin tarafından kurulduğu iddia edilmektedir. Wagner Grubu’nun sahibi ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile iyi ilişkilere sahip olan Yevgeny Prigojin’dir. “Putin’in aşçısı” lakabına sahip olan Prigojin, Eylül 2022’de kendisinin aynı zamanda Wagner’in kurucusu olduğunu açıklamıştır. 2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesiyle uluslararası düzeyde tanınır hale gelen Wagner Grubu, Ukrayna’nın doğusundaki Rus ayrılıkçılara yardım etmek amacıyla kurulmuştur. Her ne kadar Wagner, Ukrayna’daki Rus ayrılıkçılara yardım etmek amacıyla kurulmuş olsa da son dokuz yıllık süreçte Rusya’nın müdahalede bulunduğu çatışmalara katılarak Rus dış politikasının önemli bir unsuru haline gelmiştir. Öyle ki, Wagner, Rusya’nın askeri müdahalelerinde aktif muharip güç olarak ön plana çıkmış ve bu doğrultuda, Ukrayna’ya ek olarak Suriye, Libya, Venezuela, Sudan, Mali, Mozambik, Madagaskar, Burkina Faso ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerde faaliyet göstermiştir.
Aktif bir muharip güç olmanın yanı sıra Wagner, faaliyet gösterdiği ülkelerde doğal kaynakların korunması, liderlerin güvenliğinin sağlanması, Rusya ile iş birliği halinde olan yerel güçlerin eğitilmesi ve bu güçlerle birlikte aktif çatışmaya girme gibi görevleri icra etmektedir. Bahse konu görevler karşılığında ve faaliyet gösterdiği devletler tarafından Wagner’e doğal kaynakların çıkarılması, işletilmesi ve silah satışı gibi alanlarda imtiyazlar verilmesi bu şirketin büyümesini sağlamıştır. Aynı zamanda Wagner’in ifade edilen faaliyetlerde bulunması, Rusya’nın Asya ve Afrika’daki önemli sektörlerde ekonomik çıkarlar elde etmesine ve doğal kaynaklar üzerinde hâkimiyet kurabilmesine katkı sunmaktadır. Özellikle Rus ekonomisinde enerji kaynaklarının payının büyüklüğü göz önüne alındığında Wagner’in söz konusu coğrafyalardaki ve doğal kaynaklar üzerindeki kontrolü, Rusya’nın küresel enerji piyasasındaki önemli konumunu pekiştirmesini sağlamaktadır. Öte yandan mevcut uluslararası sistemde bir devletin başka bir devletin topraklarında izinsiz bir şekilde güç kullanma veya askeri güç bulundurmaya hakkı bulunmaması nedeniyle Wagner, Rus dış politikasında uluslararası hukuk sorumluluğundan sıyrılmak için önemli bir araç konumundadır.
Örneğin Rusya, BM tarafından meşru olarak kabul edilen Ulusal Mutabakat Hükümeti’nden davet veya izin almaksızın Wagner vasıtasıyla Libya’da güç kullanabilmiştir. Benzer şekilde çeşitli çatışma alanlarında Rus ordusu yerine Wagner’in operasyonlar gerçekleştirmesi, operasyonlar bağlamında ortaya çıkan ihlallerin Rusya’ya atfedilmesini önlemektedir. Rus yasalarına göre paralı askerliğin illegal faaliyet kapsamında olması ve Wagner’in devletle bağlantısının daima reddedilmesi gibi sebepler nedeniyle Rusya ortaya çıkan ihlallerde sorumlu tutulamamaktadır. Tüm bu koşullar çerçevesinde Wagner, 2014’ten itibaren Rusya ve Putin için önemli bir araçsal aktör haline gelmiştir. Nitekim grubun lideri olan Prigojin’in Putin ile olan ikili ilişkileri Wagner’in hem Rusya bağlamında sadık bir güç olarak tanımlanmasına hem de Rusya’nın görev verdiği özel askeri şirketler arasında öne çıkmasına neden olmuştur.
Wagner’in Putin hükümeti bağlamında sadık bir güçten istikrarsızlaştırıcı bir güce dönüşmesi Rusya’nın Ukrayna’yı işgal harekâtı ile başlamıştır. Putin tarafından “Kiev yönetimince soykırıma uğrayan insanları korumak, Ukrayna’yı Nazizm’den ve militarizmden arındırmak” amaçlarına sahip olduğu açıklanan Rusya’nın Ukrayna işgali, hedeflendiği şekilde hızlı bir başarıyla sonuçlanmamış, Rusya ve Batı arasında yıpratma savaşına dönüşmüştür. Rus ordusunun işgal harekâtında belirginleşen başarısızlıkları ve Putin’in savaşacak asker bulmada yaşadığı sorunlar Wagner’in Ukrayna işgalinde ön cephe hattında görevlendirmesine yol açmıştır. Bahse konu olan görevlendirme sonrasında Wagner Grubu, Ukrayna’nın doğusundaki çatışmalarda görev almış ve Rusya’da “vatansever bir örgüt” olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Özellikle Bahmut’un Wagner’in yardımıyla ele geçirilmesi, işgal harekâtında Wagner’in Rusya için kritik bir aktör haline geldiğini göstermiştir. Öte yandan Bahmut’un ele geçirilmesi esnasında Rus ordusunda yaşanan aksaklıklar ve ölüm oranlarının artışı Wagner Grubu ile Kremlin’in –daha doğru bir ifadeyle Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu- arasındaki ilişkilerin gerginleşmesine yol açmıştır.
Nitekim Wagner Grubu’nun lideri Prigojin, Savunma Bakanı Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Gerasimov’u becerisizlikle ve yetersiz ikmal yapmakla suçlamıştır. Bununla birlikte Ukrayna işgalinde Rus ordusunun yaşadığı başarısızlık ve Wagner Grubu’nun Bahmut’ta görüldüğü üzere çeşitli kazanımlar sağlaması, komuta kademesi ile Prigojin arasında bir meydan okumaya dönüşmüştür. Bu duruma ek olarak Rusya Savunma Bakanlığı’nın Ukrayna işgalindeki gönüllü milislerin faaliyetlerini düzenleme amacıyla milislere sözleşme imzalama şartı getirmesi, Prigojin tarafından Kremlin’in Wagner’i kontrol altında tutma girişimi olarak yorumlanmıştır. Öte yandan Prigojin’in “bir avuç yaratığın zafer kazanması ve terfi etmesi” için Ukrayna Savaşı’nın başlatıldığını belirtmesi Wagner Grubu ile Kremlin arasındaki gerginliğin tavan yapmasına neden olmuştur. Son olarak Wagner birliklerinin bulunduğu bir mevziinin Rus Ordusu tarafından vurulması, Prigojin ve Wagner Grubu’nun “adalet yürüyüşü” olarak nitelendirdiği ancak Putin tarafından isyan olarak görülen darbe girişiminin başlamasına neden olmuştur. Söz konusu “adalet yürüyüşü/isyan girişimi” Putin tarafından “ülkeyi arkadan bıçaklamak” ve “vatana ihanet” olarak tanımlanmıştır. Wagner’in başlattığı isyan girişimi Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko’nun Putin’in bilgisi dâhilinde Prigojin ile görüşmesi neticesinde sona ermiştir.
Darbe Girişiminin Sonuçları
Darbe girişiminin sonuçlarını sıralamak gerekirse;
- Wagner’in Suriye, Libya, Venezuela, Sudan, Mali, Mozambik, Madagaskar, Burkina Faso, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Ukrayna gibi pek çok ülkede faaliyet göstermesi isyan hareketinin istikrarsızlaştırıcı karakterinin Rusya ile sınırlı kalmama ihtimalini ortaya çıkarmıştır. Nitekim Wagner isyanının Ukrayna’daki Rus ordusunda çözülmelere sebep olacağı ilk saatlerde yaygın bir şekilde düşünülürken, Kremlin-Wagner arasındaki ilişkinin kopmasının Rusya ile askeri konularda iş birliği yapan ülkelerde de benzer bir etki yaratabileceği gündeme gelmiştir. Wagner’in faaliyetlerine karşılık olarak elde ettiği silah satışı ve doğal kaynakların işletilmesi gibi ekonomik imtiyazları silah zoru olmaksızın bırakmayacağı düşünülürse şirketin faaliyet gösterdiği ülkelerde yaratacağı istikrarsızlığın boyutu kapsamlı olacaktır. Benzer şekilde Rusya ve Türkiye’nin girişimleri ile Suriye ve Libya’da ilan edilen ateşkesin de Wagner Grubu’nun isyanının gidişatına göre tehlikeye girme ihtimali ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Wagner isyanının Rusya’nın iş birliği yaptığı ülkelerdeki mevcut statükoyu kökten değiştirebilecek istikrarsızlaştırıcı bir karaktere sahip olduğu ifade edilebilir.
- Bu darbe girişimi devletlerin çıkarlarına ulaşmak maksadıyla araçsallaştırdıkları özel askeri şirketlerin bir “boomerang” gibi kendi siyasi istikrarlarını tehdit edebileceklerini göstermiştir. Daha önce de vurgulandığı üzere askeri gücün politik bir güce evrilme isteğinin kaçınılmaz olduğu göz önüne alındığında sorumsuz bir askeri güç olan Wagner sorumsuz bir politik gücü hedeflemiş ve Rus yönetici kadrosundan bazı isimlerin azledilmesi için Moskova’ya yürümek gibi bir girişimde bulunmuştur. Bu çerçevede ve iç siyasette başta Putin olmak üzere Rus yönetici kadrosunun ve aldıkları kararların sorgulanması muhtemel bir sonuçtur.
- Söz konusu askeri şirketler devletler nezdinde uluslararası sorumluluğu inkâr etme ve uluslararası hukuk kurullarından azade olma gibi işlevselliklere sahip olarak değerlendirilirken, tam da bu özellikleri sebebiyle devletler için varoluşsal bir tehdit haline gelebilmektedir. Rusya’da paralı askerliğin yasak olması özel askeri şirketlerin Rus devleti ile bağlantısının kanıtlanmasını hukuken zorlaştırırken, Wagner örneğinde görüldüğü üzere bu güçler üzerinde devlet kontrolünün yetersiz kalmasına yol açmaktadır. İfade edilen kontrol yetersizliği Wagner’in kendi amaçları doğrultusunda Rusya için varoluşsal bir tehdit haline gelmesiyle sonuçlanmıştır.
- Bu darbe girişimi akabinde Rusya’nın ve Rus askeri gücünün prestiji büyük ölçüde sarsılmıştır. Bu sarsıntının Rusya’nın askeri olarak var olduğu çatışma alanlarında karşı tarafları moral bakımından üstünlüğe sevk etmesi kaçınılmazdır. Bu alanlardan en çok öne çıkanı ise Wagner’in adının ünlenmesini sağlayan Ukrayna’dır. Önümüzdeki süreçte Wagner’in pasifize edilmesi için Ukrayna Savaşı’ndaki görevlerinden uzaklaştırılması ihtimali Ukrayna Ordusunun Donbass bölgesinde başarılar kazanmasına sebebiyet verebilecektir.
- Wagner gibi sorumsuz bir askeri gücün “çok kan akacağı” endişesiyle darbe girişimini sonlandırması tatmin edici bir gerekçe değildir. Lukaşenko’nun girişimleriyle Kremlin-Wagner arasında yapılan anlaşmada Prigojin’in Belarus’a taşınması, Prigojin’e yönelik açılan isyan davasının düşürülmesi ve Wagner savaşçılarının hizmetleri göz önüne alınarak yargılanmayacak olmaları, Wagner Grubu’nun kısa vadeli kazanımlarını ifade etmektedir. Bu kazanımlardan hareket edilecek olursa, Wagner’in hedeflediği Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın yakın zamanda Putin tarafından görevlerinden alınmaları beklenilen bir sonuçtur. Aynı zamanda karizmatik bir lider olan Putin’in Prigojin ile yaptığı anlaşma bağlamında hem Rusya’da hem de uluslararası düzeyde ortaya çıkabilecek geri adım attığı yönündeki algıyı ortadan kaldırmak amacıyla başta Prigojin olmak üzere Wagner Grubu’nu pasifize etmeye çalışacağı ileri sürülebilir.
- Darbe girişimi ulusal ve düzenli orduların halen daha en önemli askeri unsur olduğunu ortaya koymuştur. Hatta bu bakımdan modern siyaset felsefesinin kurucusu olan Machiavelli’nin tespitlerinin hala daha geçerli olduğu anlaşılmıştır. Nitekim Machiavelli çağlar öncesinden ülkesini kurtarmak isteyen hükümdarlara şöyle seslenmiştir:
“…Paralı askerler işe yaramazlar. Bu güçler, kendi içlerinde iyi olabilirler fakat onları ödünç alanlar için her zaman tehlikelidirler, zira eğer yenilirlerse mağlup edilmişsinizdir ve yenerlerse onların esiri olarak kalırsınız…“
“…İyi düzenlenmiş ve kendi zaferi için savaşan bir ordu ile kötü düzenlenmiş ve yalnızca bir başkası için savaşan ordu arasında büyük bir fark vardır. Bu, onları sadık veya sizin için ölmeye istekli olacak kadar adanmış hale getirmek için yeterli olmayan ve olamayacak olan, aldıkları küçük maaş hariç onları savaştıracak hiçbir şey olmayan paralı askerlerin niye işe yaramadığını da açıklamaktadır. Kendisi için savaştıkları kişiye karşı onları partizanlaştıracak kadar çok sevgisi olmayan ordular direnecek kadar cesarete asla sahip olamayacaklardır. Ve bu sevgi ve özveri yalnızca kendi tebaanızda bulunabileceğine göre, bir krallığı ayakta tutmak amacıyla kendi tebaanızdan oluşan bir orduya sahip olmak gereklidir…“
Prof. Dr. Metin Aksoy | Selçuk Üniversitesi Rektörü