16 Ocak 2024 Cihannumma Editör Ekibi

Türkiye’nin Türk Dünyası ile İlişkileri

Dr. Recep YÜRÜMEZ

Milattan önceki yüzyıllarda bugünkü Altaylar ve civarında yaşayan Türkler özlerinde var olan teşkilatçılık meziyetleri ile güçlü devletler kurmuşlar, Avrupa’ya kadar çok sayıda sefer düzenlemişlerdir. Bu seferler dünya tarihinde önemli izler bırakmış bazıları gittikleri bölgelerde büyük devletler kurmuş, buraları kendi yurtları hâline getirmiş, bazıları ise ya kaldıkları o bölgede benliklerini kaybetmişler ya da oraları atayurtları hâline dönüştürmüşlerdir. İkinci batıya yürüyüş Moğolistan, Doğu Türkistan, Kazakistan, Türkmenistan, Irak, Kafkasya ve Anadolu’ya, oradan da Avrupa’ya kadar devam etmiştir. Bu yolculuk ilkine göre çok daha büyük değişimlere ve gelişmelere vesile olmuştur.

Türklerin İslamiyet ile tanışmaları ise gerek kendi tarihleri gerekse dünya tarihi açısından önemli değişimlere sebebiyet vermiştir. Türkler 751 Talas Savaşı sonrasında topluluklar hâlinde İslamiyeti kabul etmişlerdir. Yaklaşık yüz elli yıl sonra İslamiyeti anlamakla kalmayıp diğer milletlere anlatmaya ve yaymaya başlamışlardır. Karahanlılar sonrasında da büyük bir Türk-İslam medeniyeti havzası kurmuşlardır. Batıya yürüyüşle birlikte İslamiyetin etkisi, şehirleşmenin de başlamasıyla birlikte gidilen coğrafyalarda kalıcı olunmuş, önce Orta Asya’da Türk-İslam medeniyet havzası oluşmuş, devamında da bu medeniyet birikimi askerî güçle birleşerek Anadolu’ya ulaşmıştır. Bu süreçte Türkler bir yandan kendisini geliştirirken bir yandan da dünyanın değişimine katkıda bulunmuşlardır. Türk coğrafyasının batı ucu Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu tecrübesini yaşadıktan sonra Osmanlı ile dünya siyasi, medeniyet ve ilim tarihinde zirveyi görmüştür. Bunun yanında Doğu Türklüğü ise Karahanlılardan sonra Harezm, Kıpçak, Altın Ordu, Timur, Çağatay gibi devirleri yaşamıştır. Osmanlı gerilemeye başladığında doğu Türk devletleri de iç karışıklıklara düşmüş ve Osmanlı’nın yıkılıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllarda doğu Türklüğü içine düştüğü buhranlardan sıyrılamayarak önce Çarlık Rusyası daha sonra ise SSCB’nin kontrolü altına girmiştir. Batı Türklüğü kendisine bağımsız bir devlet kurma imkânı bulurken doğu Türk dünyası komünizm-sosyalizimle tanışmış ve yaklaşık yetmiş yıl kadar hiç de alışık olmadığı ve istemediği bir sistemle yönetilmek zorunda kalmıştır. Dünyanın üç kıtasına yayılan Türkler bu uzaklığa rağmen iletişimlerini hiçbir zaman koparmamışlardır. Mesela bu coğrafî uzaklığa rağmen İstanbul’daki Osmanlı payitahtında Uygur bitikçiler (katipler) bulundurulmuş, Mevlana’ya ait olan mesnevi, Doğu Türkistan’da okunmuştur. Bundan etkilenen Uygur mutasavvıflarından Muhammed b. Abdullah Harâbâtî de Mevlana’yı manevi fikir babası olarak kabul etmiş ve o da benzer mesneviler yazmıştır. 

Orta Asya devletlerinden Özbekistan hariç hepsinin 2000’e kadar ekonomik büyüme verilerinin eksilerde olduğu ancak 2000’li yıllarla birlikte büyüme hızlarının artıya geçtiğini görünmektedir

1991 yılında SSCB’nin dağılması ile coğrafya, dil ve kültür olarak birbirinden uzaklaşmaya başlayan Türk dünyası için her alanda yeni imkanlar sunmuştur. Bunu doğru şekilde değerlendirme gayretleri bağımsızlığın ilk gününden itibaren her alanda başlamıştır ve günden güne hız kazanarak devam etmektedir.

1991 sonrasında Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını ilk Türkiye Cumhuriyeti tanımış ve ilk elçilikleri de Türkiye açmıştır. Daha sonra TİKA, Yunus Emre Enstitüsü gibi devlet kurumları da bu ülkelerde açmış ve hâlihazırda da Maarif Vakfını açmak için yoğun gayret göstermektedir. Bunlar dışında TÜRKSOY, TÜRKPA, Türk Dünyası Belediyeler Birliği ve İslam Konferansı Örgütü vb. gibi birçok iş birliği platformunda Orta Asya Türk devletleri ile ortak çalışmalarını beraberce devam ettirmektedir. Türkiye; bağımsız Türk cumhuriyetleri dışında özerk olan Hakasya Cumhuriyeti, Tuva Cumhuriyeti, Altay Cumhuriyeti, Kırım Cumhuriyeti, Çuvaşistan Cumhuriyeti, Tataristan Cumhuriyeti, Saha Cumhuriyeti (Yakutistan), Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, Nahçıvan Cumhuriyeti, Başkırdistan Cumhuriyeti, Karakalpak Cumhuriyeti, Dağıstan Cumhuriyeti, Gagauz Cumhuriyeti (Çay, 2009: 1-24), Uygur Özerk Bölgesi (Doğu Türkistan) ile de ilişkilerini geliştirmek için yoğun faaliyetler yürütmektedir.

Orta Asya devletlerinden Özbekistan hariç hepsinin 2000’e kadar ekonomik büyüme verilerinin eksilerde olduğu ancak 2000’li yıllarla birlikte büyüme hızlarının artıya geçtiğini görünmektedir (Oralbay Kızı, 2019: 343). Son dönemdeki bu ekonomik gelişmenin altında yatan temel etken ise sanayileşme değil yeraltı madenleridir. Türk cumhuriyetlerinin ekonomik dönüşümü için Türkiye TİKA vasıtasıyla birçok destek vermiştir ve vermeye de devam etmektedir.

Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye’nin ticaret hacmi 2019 yılında 8,5 milyar dolara ulaşmıştır. Bölgede 4 binin üzerine Türk firması faaliyet yürütmektedir.

Türk cumhuriyetleri arasında Türkiye’nin ticaret hacminin en yüksek olduğu ülke Azerbaycan’dır. İki ülke arasında ticaret hacmi 2019 yılı itibariyle
4,18 milyar dolar seviyesindedir. İki ülkenin enerji alanındaki işbirliği ekonomik işbirliklerinin temel unsurudur. Türkiye’nin Azerbaycan’dan ithâl ettiği ürünlerin başında petrol ve doğalgaz gelmekte iken ihracat kalemleri ise
demir, çelik ve temizlik malzemeleridir.

2019 yılında Türkiye’nin ticaret hacmi Kazakistan ile 3,9 milyar dolar, Özbekistan ile 1,2 milyar dolar, Türkmenistan ile 1,3 milyar dolar ve Kırgızistan ile 519 milyon dolar tutarındadır.

Kazakistan zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olması ve jeopolitik konumu nedeniyle bölgede en fazla yabancı sermaye çeken ülkedir. Ülkedeki yabancı sermayeye ülkeler bazında baktığımızda en çok firma ile Türkiye’nin temsil edildiğini görmekteyiz. Buna rağmen Kazakistan’ın Türkiye ile dış ticaretinin düşük kalmasının sebebi ülkenin en önemli ihracat kalemlerinden olan petrol ve doğalgazın taşıma maliyeti ve Rusya, İran gibi rakiplerin bulunmasıdır. İki ülke arasındaki ticarette ön plana çıkan sektörler tarım, hayvancılık, imalat sanayi, toptan ve perakende ticaretidir.

Bölgenin ikinci büyük ekonomisi olan Özbekistan ile Türkiye’nin dış ticareti son 27 yılda 20 kat artmıştır. Ancak Türkiye’nin ülke ekonomisindeki payı düşüktür. Dış ticaretin yeterli derecede artmamasına taşımacılıkta yaşanan sıkıntılar sebep olmaktadır. İki ülke ticaretinde öne çıkan sektör, imalat sanayiidir (Balıkçıoğlu, 2019: 233). 

Kazakistan’ın Türkiye ile dış ticaretinin düşük kalmasının sebebi ülkenin en önemli ihracat kalemlerinden olan petrol ve doğalgazın taşıma maliyeti ve Rusya, İran gibi rakiplerin bulunmasıdır

Türkmenistan’ın dış ticaretinde Türkiye önemli bir yere sahiptir. İkili ticarette ön plana çıkan sektörler tarım, hayvancılık ve imalat sanayiidir. 1992’de iki ülke arasındaki dış ticaret hacmi 25 milyon dolar iken 2019’da 1,3 milyar dolara çıkarak yaklaşık 70 kat artmıştır. Bu ve diğer istatistiki bilgilere baktığımızda özellikle 2000’li yıllardan bu yana iki ülke ekonomik ilişkilerinin hızlı bir artış eğiliminde olduğu söylenebilir. 

Türkiye’nin Kırgızistan’ın dış ticaretinde % 6,5’luk payı varken, Kırgızistan’ın Türkiye dış ticaretinde % 0,1’lik payı vardır. Genel olarak Türkiye Kırgızistan’a imalat sanayi ürünleri, inşaat malzemeleri, hazır tekstil ürünleri, temizlik malzemeleri ihraç ederken, Kırgızistan’dan Türkiye’ye fasulye, ceviz ve bazı hammaddeler gönderilmektedir. Ancak son yıllarda Türkiye menşeli firmaların Kırgızistan’da yeraltı madenlerini işletmeye başlamış olması bu verileri hızla değiştirme potansiyelini içinde barındırmaktadır.

Sonuç olarak baktığımızda, Türkiye’nin dış ticaret hacminde Türk cumhuriyetlerinin oranı 1992 yılında % 0,7 iken 2019’da % 2,2’ye çıkmış olsa bile yeterli düzeyde değildir. Bunun başlıca sebebi yukarıda belirtildiği gibi söz konusu ülkelerle deniz bağlantısının olmaması, taşımacılık maliyetlerinin yüksek olmasıdır. Bu durumu gören bölge ülkeleri demiryolları ile bu engeli aşmanın çabası içerisindedir. Azerbaycan üzerinden Kazakistan’a oradan da Çin’e kadar uzanacak olan karayolu ve demiryolu koridorunun açılmasının bu sorunların aşılarak Türkiye’nin Orta Asya Türk cumhuriyetleri ile ticari ilişkilerinin gelişmesine katkı sağlayacağı aşikârdır. Ayrıca söz konusu ülkelerle ekonomik ilişkilerin gelişmesi sadece ticari faaliyetlere bağlı olmayıp siyasi ve diplomatik ilişkilerin güçlenmesi de oldukça önem taşımaktadır.

1991 yılında bağımsızlığına kavuşan Türk Cumhuriyetlerinde öncelikle Büyük Öğrenci Projesi daha sonra ise Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları aracılığı ile toplamda yaklaşık olarak Türkiye’ye 25.000 öğrenci gelerek eğitim almış veya almaktadır. Bu zaman zarfında örneğin Kırgızistan’dan Türkiye’ye burslu gelen öğrenci sayısı yaklaşık 5.000’dir. Pandemi sürecinde birçok alanda yaşanan sıkıntılar eğitim alanında da yaşanmış olması nedeniyle 2020-2021 eğitim öğretim dönemi dikkate alındığında Kırgızistan’dan son 5 yılda Türkiye’ye yüksek öğretim almak maksadıyla giden öğrenci sayısı yıllık 1.500 ilâ 2.000 arasında olmuştur. 

Türkiye’ye giden öğrenciler dışında Türkiye’nin Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde açmış olduğu eğitim kurumları da bulunmaktadır. Bunların başında Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi ve Ahmet Yesevi Üniversitesi gelmektedir. Bu üniversiteler dışında MEB’e bağlı 15 okul bölgede hizmet vermektedir ve bunlardan 6 tanesi Kırgızistan’dadır. Bu eğitim kurumlarından Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi eğitim kalitesi ve fiziki altyapısıyla ülkenin en iyi yükseköğretim kurumu olmayı başarmıştır. Üniversite 2020-2021 eğitim-öğretim yılında yapılan üniversiteye giriş sınavında en yüksek puanla öğrenci alan kurum olma başarısını göstererek bu başarısını taçlandırmıştır. Bugüne kadar toplam 8.922 mezun veren ve hâlihazırda lisans seviyesinde 5.711 öğrencinin öğrenim görmekte olduğu YÖK’e bağlı olan Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi ülkede yükseköğretimde model olma fonksiyonunu layıkıyla yerine getirerek hem Türkiye’nin hem de Kırgızistan’ın yüz akı kurumlarından olmayı başarmıştır.

Türkiye’nin dış ticaret hacminde Türk Cumhuriyetlerinin oranı 1992 yılında % 0,7 iken 2019’da % 2,2’ye çıkmış olsa bile yeterli düzeyde değildir.

Türk cumhuriyetlerinin nüfusunun büyük çoğunluğu Müslümandır ve genel ağırlık Hanifi’dir. Ancak farklı mezhepler ve az da olsa Hristiyan, Şamanist olan gruplar da bulunmaktadır. Coğrafyada Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ile birlikte birçok vakıf, dernek vb. faaliyet yürütmektedir. Bunların başında da insani yardım faaliyetleri ile İHH İnsani Yardım Vakfı, Sadakataşı Derneği ve İGMG gelmektedir.

Türk cumhuriyetlerinin tamamında başkanlık sistemi uygulanmaktadır. Coğrafyanın demokrasi adası olarak görülen Kırgızistan’da 2010 yılında yarı parlementer sisteme geçilmiş ve 2020 yılının sonlarında bu deneme başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 10.01.2021 tarihinde yapılan referandum ile ülkede tekrar başkanlık sistemine geçilmiştir.

SSCB ile ortak geçmişinden dolayı Orta Asya’da Rusya’nın ciddi bir etkinliği olduğu bilinmektedir. Bu etkinlik Vladimir Putin öncesine kadar gittikçe zayıflarken Putin sonrasında bir ivme kazanmıştır. Son yıllarda ise Avrupa Birliği ve ABD’nin yanı sıra Çin de coğrafyada etkinliğini artırma çabasındadır. Özellikle Çin’in bölge ülkelerini borçlandırarak kontrol etme çabası içersinde olduğu, Batı ülkelerinin ise yeraltı madenleri üzerinden bu ülkelerin ekonomik kaynaklarına göz diktiği bir gerçektir. Türkiye ise kardeşlik hukuku çerçevesinde gönüle dokunan hizmetlerini hem devlet eliyle hem de sivil toplum kuruluşları aracılığı ile devam ettirmekte ve ortak gelecek inşasının temel taşlarını döşeme gayretindedir.

Türk Cumhuriyetlerinin günümüz temel kültürel değerleri, eski Türk kültürünün yansımalarından derin izler taşımaktadır. Kültürel değerlerin terminolojisi de bazı ses değişimleri veya morfolojik değişimler dışında tamamen Türkçe’dir. Orta Asya’nın Kuzey bölgelerinde konar göçer kültürel unsurlar ön plandayken güney bölgelerinde ise yerleşik Türk kültürü unsurlarının ön plana çıktığı görülür.

Türkiye ise kardeşlik hukuku çerçevesinde gönüle dokunan hizmetlerini hem devlet eliyle hem de sivil toplum kuruluşları aracılığı ile devam ettirmekte ve ortak gelecek inşasının temel taşlarını döşeme gayretindedir.

Türk dünyasının ortak kültürel değerlerinden biri Nevruz’dur. Orta Asya’da 21 Mart’taki Nevruz kutlamalarının ayrılmaz parçası bir gün önceden hazırlanmaya başlanan sümölük yemeğidir. Sümölük 20 Mart gecesi pişirilmeye başlanır ve sabaha kadar kaynatılır. Efsaneye göre bu yemek bir gece pişirebileceği hiçbir şeyi kalmayan bir ninenin torunlarını oyalamak için kazana küçük taşları koyup kaynatmaya çalışması ile ortaya çıkmıştır. Nine yemek yapıyormuş gibi bu taşları karıştırırken torunları ile birlikte uyuyakalmıştır ve uyandığında kazanda bir yemek olduğunu görmüştür. Bu hadiseyi biz Mehmet Akif Ersoy’da Koca Karı İle Ömer Hikayesi olarak görmekteyiz. Kız Kulesi’nin hikâyesini bilmeyenimiz yoktur. Aynı hikâyenin Yusuf Has Hacib’in doğduğu tarihi şehir olan Burana’daki minare için anlatıldığını biliyor muydunuz? Anadolu’nun en ücra köşelerindeki kapı işlemelerinin bugün Özbekistan’da hâlâ aynı şekilde devam ettirildiğini, Tokat’ın Malum Seyit Tekkesi köyünde bulunan çivisiz caminin aynısının Talas’ın Cayılgan köyünde de olduğunu, Türkmenistan’da dokunan kilimlerdeki desenlerin Anadolu’dakilerle aynı olduğunu, dilimizin çeşitli farklılıklara rağmen bir olduğunu, Anadolu’da artık oynanmasa bile Orta Asya’da hâla kökbörü oynandığını, bunlar gibi devam ettirilegelen daha binlerce ortak kültürel değer sayılabilir. Bu ortak yanlarımızı hem bilmeli hem de yeni nesillere aktarmanın derdinde olmalıyız ki kardeşliğimizi güçlendirelim ve geleceğe hep beraberce daha güvenle bakabilelim.

Yukarda bahsettiğimiz tüm ortaklıkların hem neticesi hem de bu ortaklıkları oluşturan sebeplerden olan kültürel etkileşim, Türk dünyasının hemen hemen her yanında gelişerek devam etmektedir. Hem aynı milli kökten geliyor olmamız hem de aynı dini paylaşıyor olmamız hasebiyle o kadar çok kültürel ortaklığımız var ki saymakla bitmez. Ancak bu ortak yanlardan yola çıkarak hep beraber müreffeh yarınlara ulaşma imkanı bulabileceğimizin bilincinde olunmalı ve bu ortak yanlarımızı ön plana çıkarmaya devam etmenin yanı sıra iş birliklerimizi güçlendirmeli, yeni iş birliği alanları oluşturarak eğitimde, teknolojide, medeniyette dünyada öncü rol oynayacak düzeye erişmek için gayret göstermeliyiz.

Whatsapp Whatsapp