12 Ocak 2024 Cihannumma Editör Ekibi

Sunuş

Dr. Ömer Faruk YELKENCİ

Genel Yayın Yönetmeni

Modern dünya tarihi, sömürgeci devletlerin egemenliklerinin yaşandığı bir tarih olmuştur. Bu sürecin başlarından itibaren başrolü oynayan “acımasız pragmatist devlet” Birleşik Krallık, İkinci Büyük Harpten sonra bayrağı bir diğerine, ABD’ye devretmiştir. 

Bu emperyalist devlet ABD, ilki gibi büyük hukuksuzlukların ve çelişkilerin üzerinde oturmaktadır. Topraklarını ellerinden aldıkları Kızılderililere tarihin gördüğü en büyük soykırımlardan birini uygulamış olan ABD yöneticileri, dünyanın diğer yerlerinde yaşanan katliam ve soykırımların hesabını sorma hakkını da kendilerinde görebilmişlerdir. Bir yanda milyonlarca Afrikalı insanı köleleştiren ve bugün bile aşağılamaya devam edenler; diğer yandan özgürlük, demokrasi ve insan haklarının jandarması kesilmişlerdir. Sahip olduğu bu ve benzer büyük çelişkiler, ABD’yi içten içe yakarken, köklerini Antik Yunan ve Roma’da arayan ve öncülü Roma gibi gücü kutsayan bu devlet bugün başka bir çelişkiyi yaşamaktadır. Dünyadan sömürdüklerine borçlu zenginlikleriyle, imkânlarıyla Mars’a ulaşan süper gücün, gözle görülemeyecek kadar küçük Kovid-19 virüsüyle baş etmedeki başarısızlığı bizlere küçük bir sivrisineğe yenilen tarihin en büyük zalimlerinden birinin hikâyesini ne kadar da çok çağrıştırıyor.

Bu sicili kabarık süper gücün son beş yılında alışılagelmedik şeyler oldu. Donald Trump şaibeli bir şekilde başkan oldu ve yine şaibeli bir şekilde başkanlığı kaybetti. Ancak o, ABD’nin dünyada konumlanmasını farklı bir şekilde düşündü ve yürütmeye çalıştı. Özellikle 19. yüzyılın başından itibaren ABD dış politikasında ‘bölgemizde kalmalıyız - güçlü olmak için tüm dünyayla ilgilenmeliyiz’ görüş ayrılığı hep olagelmiştir. ABD’nin var olan tüm derin devlet taraflarıyla mücadele etmeyi göze alan Trump’ın şahsında değişen bu politika hem öncekilerden farklı, hem de bir dönüm noktası oldu. Bu yüzden ileride ABD tarihi yazılırken Trump’tan öncesi ve Trump’tan sonrası diye bir ayrım mutlaka yapılacaktır. Her ne kadar yeni yönetim eski politikalara dönme gayreti içinde olsa da Dünya artık o eski, beş sene evvelki dünya değildir.

ABD seçimleri sonrası Türkiye’nin dış ilişkilerini, çeşitli boyutları ve yönleriyle ele aldığımız 2021 Kış sayımızı siz değerli okurlarımıza ulaştırabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Dünya artık o eski Dünya değil, demiştik ya; son söz olarak ifade edelim ki dahası, Türkiye artık o eski Türkiye değil. Artık Türkiye Cumhuriyeti gönül coğrafyası ile beraber dünyanın ve insanlığın geleceği için büyük bir umuda dönüşmüştür. Amerika dış politikası ve diğerleri bunu dikkate almak durumundadır. Zira umuttan büyük silah ve gönlünde onu taşıyanlardan büyük güç yoktur. Eski ezberlerinde ısrarcı olurlarsa bilinmelidir ki, yeryüzü bir kader ikliminde, kendi ‘bahar’ına doğru geri döndürülemez bir giriş yapmıştır.

Bu vesileyle Kış sayımıza görüşleri, emekleri ve yazılarıyla katkıda bulunmuş tüm dostlarımıza huzurlarınızda teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Whatsapp Whatsapp