Sömürgecilik Tarihi Açısından Senegal’e Bakış
Hulusi GÖLPINAR
ÖZET
Dünya sürekli bir akış halindedir. Tarih sahnesinde kimi zaman devletlerin ve medeniyetlerin fetihlerle büyümesi ve toplumları etkilemesi görülürken kimi zaman da emperyalizmden beslenen imparatorluklar yükselir ve düşer. Moğol istilaları da sel gibi üzerinden geçtikleri toplumları tarumar ederken hegemonik Romalıların tarihi, eski dünyayla ilgili fikirlerimize sirayet eder ve daha da ötesi Afrika, Asya ve Latin Amerika'nın sömürgeleştirilmiş ülkelerine çoğu zaman Avrupalı işgalcilerin gözünden bakarız. Ancak günümüze gelindiğinde yaşadığımız bu insan hakları ve küreselleşme çağında, sömürgeciliğin talan edici mirasından bağımsız olarak dünyanın önceden sömürülmüş ve marjinalleştirilmiş bu bölgelerinin de kadim kültürleri, mücadeleleri ve tüm zenginlikleri ortaya çıkmaya başlamıştır.
Bu eşsiz ve canlı medeniyetlerden biri de bugün Senegal’de görülebilir. Afrika'nın batısındaki bu küçük ülkede, her biri kendi ana dilini konuşan bir düzineden fazla farklı etnik grup yaşıyor. Bugün, Fransız yönetiminden bağımsızlığını kazanmasından altmış yıl sonra, tüm Senegalli çocuklar hala anaokulunda Fransızca öğrense de, bu kültür ve dil sömürüsünün etkisi toplumda tersine çevrildi ve Fransızca tüm etnik kabileler arasında iletişimi sağlayan ortak dil halini aldı.
Senegal, bağımsızlığını kazandığı 1960'lardan bu yana herhangi bir askeri veya siyasi darbeden kaçınmayı başaran birkaç Afrika devletinden biridir. Senegal halkı, farklılıklarından daha çok ortak yönlerine odaklandı ve böylece Batı Afrika'daki en başarılı ülkelerden biri haline geldi. Fransa ve onun kolonyal mirasıyla mecburi ve kalıcı bağlarına rağmen, Senegalliler, canlı ve zengin kültürleri sayesinde kendi toprakları üzerinde egemenlik üstlendiler ve ülkelerinin başarısını ve mutluluğunu daha yukarılara taşımak için neo-sömürge yapısından kendi kendine yetmeye doğru büyük adımlar atmaktalar.
GİRİŞ
Orta Afrika'nın batısında, Atlantik Okyanusu kıyısında, Gine Bisseau ve Moritanya arasında yer alan Senegal’in diğer komşuları Mali, Gambiya ve Gine’dir. (Özey, 2015:28) Başkent Dakar, ülkenin ve Afrika Kıtası’nın en batısında olup Cape-Verde yarımadasında kurulmuştur. Ülkenin çoğu engebeli olan arazisi ortalama 200 metre yüksekliğe sahiptir. Atlantik'e dökülen Casamance ve Gambiya nehirleri Senegal nehri oluşturur ülkenin kuzey sınırlarını çizer ve ülkenin en uzun nehridir. Ülkede yağışlar düzensiz ve belirsizdir ve ülkenin araziler genellikle fakirdir. Bölgede yaygın olan tarım ve hayvancılık kuzeye doğru gidildiğinde daha olumsuz koşullarla karşı karşıya kalmakta ve daha zor hale gelmektedir (Yalçın, 2017:159). Ülkenin güneybatısı ise bataklıklarla ve tropikal ormanlarla kaplıdır.
196.140 km2 yüzölçümü ve 16.750.000 nüfusa (2020 verilerine göre) sahip olan Senegal ,yarı başkanlık sistemi ile yönetilen karışık bir etnik yapıya sahiptir. Bu yapı ve irili ufaklı birçok gruptan oluşur. Nüfusun %37'si Wolof, %17 Peul, %18 Serer, %9 Diola ve %9 Mandingolardan oluşur. Geriye kalan %10 ise pek çok etnik azınlıktır. Takruri Krallığı'nın torunları olan Peul'lar diğer adı ile Fulbe'ler göçebe bir hayat yaşarlar. Casamance çevresinde yaşayan Diolar ise Berber kökenlidir. Woloflar kuzeybatıda ve şehirlerde yaşarken, Sererler ise daha batıda yaşarlar. Müslümanlar, ülkenin her yerine yayılmış durumdadır. Wolofların genellikle çiftçilik ve ticaret yaparak geçimini sağlar. Lebous kabilesi ise Cape-Verde ve Saint Louis yarımadalarına yayılmış bir etnik gruptur ve çoğunlukla balıkçılıkla uğraşırlar.
Müslümanlar ülkenin %92'sini, Hristiyanlar %2'sini oluşturmaktadır. Kalan %6 ise yerel dinlere aittir. Casamance bölgesinin çoğunu ayıran Gambiya Nehri boyunca Senegal toprakları varken, diğer topraklarından Senegal'in güney kısmının arasına Bağımsız Gambiya Cumhuriyeti yerleştirilmiştir (Ö Başkent Dakar dışında Thièc, Kaolack, Rufisque, Saint Louis(eski başkent), Ziguin Chor ve Diourbel diğer önemli Senegal şehirleridir. Fransızca resmi dildir ve bununla beraber yerel dillerden Wolof, Fulbe, Jola ve Mandinka en çok konuşulanlarıdır. Senegal on dört bölgeye ayrılmıştır. Her bölge "Conseil Regional" tarafından yönetilmektedir (Arpa, 2015:233).
Senegal'in Tarihi Yapısı
Arkeolojik kazılardan, Senegal'in tarih öncesi kökenlere sahip bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır. Sine-Saloum bölgesindeki megalitler, soyu tükenmiş insan popülasyonlarını gösteriyor. Senegal'in bilinen ilk sakinleri Takrurilerdir.11. yüzyılda Takruriler, Kuzey Afrikalı Müslüman tüccarlar aracılığıyla İslam'ı benimsemişler, bölgedeki hakimiyetlerini sağlamlaştırmışlar ve Tekrur Krallığı ile Namandiru Hanedanlığını kurmuşlardır (Yalçın, 2017:175) On üçüncü yüzyılda, Orta Bölge'de Wolof Krallığı, Doğuda Senegal ve Mali Sultanlığı hüküm sürüyordu. Diğer kısımlarında ise yaklaşık on yerel emirlik mevcuttu (Kavas, 2019: 515). On dördüncü yüzyılda Dyolof Hanedanı kuruldu. Ndiadian Ndiaye tarafından kurulan Dyolof Hanedanı 1549'da dağıldı. On birinci yüzyılda Sahra'da yaşayan Sanhaja kabilesinden Müslüman tüccarlar bölgeye giderek Senegal halkını İslam ile tanıştırdı. Futa Toro'da hüküm süren Takrurilerin Sultanı Var Jabi (ö. 432/1040) döneminde, İslam geniş kitleler tarafından kabul edilen bir din haline geldi.
Aralarında Yahya b. Ömer ve kardeşi Ebu Bekir b. Ömer’in olduğu yedi kişilik küçük bir grupla, Abdullah b. Yasin Nijer ve Senegal nehirlerinin güzergâhında tebliğ çalışmaları yaptı. Kısa sürede yanında toplanan kişi sayısı binlere ulaştı ve bunlara ribat mensupları anlamında "Murabitun" adını verildi. Abdullah b. Yasin üyelerine ribat konusunda titiz bir eğitim verdi ve İslami bilgilerini pekiştirdi, Senegal'de İslam'ın temsilcisi olarak kitleleri İslam'a davet etmeleri için onları atadı (Adıgüzel, 2020: 56). Abdullah tarafından başlatılan İslami hareketin devamı olarak kurulan Murabıtlar Takruri krallarıyla iyi ilişkiler içindeydi ve İslam'ı Senegal’in büyük bölümünde yaymayı başardılar. Daha geniş benimseme Senegal'de İslam'ın kabulü ile birlikte Mali devletinin kurulmasıyla gerçekleşti. Mali Sultanlığı döneminde İslam daha çok mezheb mensubu olan şeyhler ve dervişler vasıtasıyla yayılmaya devam etmiştir. Kadiriyye. Kuzey Afrika ve Moritanya sufileri Senegallilerle temasa geçtiler, Mali ve Nijer hanedanları üzerinde güven tesis edilmesiyle, İslam'ın yayılma hızı arttı (Kavas, 2019:516).
Songhai Eyaleti'nin düşüşünden sonra, Senegal küçük emirliklere bölündü. Futa Toro'da kurulan Fulbe Hanedanı 1512’den 1776'ya kadar hüküm sürdü. Daha sonra Takruri aşireti 1776'da üstünlüğü ele geçirdi ve İslami bir yönetim kurmuş ve ülke Fransız kolonisi yapılana kadar ayakta kalmayı başarmıştır. Takruri döneminde bilimsel kurumlar kurularak bilimsel yaşam özendirildi, bilimsel faaliyetlere hız verildi, öğrenciler yetiştirildi ve hatta çevre ülkelerdeki eğitim kurumlarına gönderildi. Camiler inşa edildi. Komşu topraklara İslam'ı tebliğ için heyetler gönderildi. Woloflar ve Sererler'in yaşadığı yerlerde bu faaliyetten olumlu sonuçlar alındı.
İçinde Futa Toro, El-Haj Ömer, Şeyh gibi Senegal'de etkili olan büyük liderler Maba Cahuba, Malik Sy,Ahmadu Bamba ve Musa Kamara gibi isimler arasında büyüdüler. Tarih boyunca İslami tavırlarıyla dikkat çeken Senegal'deki en önemli grup, Torodbe oldu. Torodbe bilginleri bölgede özellikle 17. yüzyıldan itibaren İslam'ın benimsenmesine öncülük ettiler (Trimingham, 1970: 162).
Batı Afrika ülkeleri arasında din eğitimine en çok önem veren ülkelerden biri olan Senegal'de en küçük yerde bile Kuran okulları vardı.19. yüzyılın ikinci yarısına kadar yerleşimlerde hep medreseler de vardı (Martin, 1988:28).
Eğitim dilinin Arapça olduğu Bu medreselerde Arapça eser yazan pek çok âlim ve şair yetişmiştir. Haj Umar al Futi, Abdalqadir Kana, Muhammed Ba, Maba Diakhou, Mamadou Lamine Dramé, Haj Abdalaya Niasse ve Şeyh Malik Sy, gibi alimler yıllar boyunca direniş hareketlerine öncülük etti.Fransız işgali karşısında ise din üzerine çok sayıda eser kaleme aldılar. Bilim, tarih ve diğer konularda pek çok eser telif edilmiştir. Şeyh Musa Kamara Zuhur al Basatin fi Tarih al Savadin adlı eseriyle yirminci yüzyıldan önce Senegal tarihine önemli bir katkı yaptı (Martin, 1988:29).
Senegal coğrafi olarak küçük ama etki alanı bakımından önemli bir ülkedir. Tarihi dokusu itibariyle Batı Afrika'da kilit bir ülke olması etkisini de kültürel dinamikler, etnik çeşitlilik ve sosyal kimlikte görebiliriz. Ülkede baskın kimlik İslami değerlerdir. İslami gelenek, daima köklü ve canlı bir yol izlemiştir. Gayretli çalışmalar bağlamında, geçmişten bugüne, ticari ilişkiler ve kuzeyden gelen Müslüman davetlilerin mistik öğretileri, Ticani ve Kadiri mezhepleri Senegalli Müslümanların yaşam felsefesi üzerinde derin etkileri olmuştur.
Bu bakımdan ülkedeki Sünni ve tasavvufi gelenek, temel din anlayışı olarak ön plana çıkmıştır.
Senegal'deki Sömürge İdaresi
Batı Afrika’nın Dünya’ya açılan kapısı sayılan Senegal, deniz ticareti ve ekonomik açıdan stratejik bir konuma sahipti. 15. yüzyılda başlatılan sömürge faaliyetleri neticesinde, 1460 yılında Ca da Mosto'nun öncülüğünde Cape-Verde'ye ulaşan Portekizliler Senegal kıyılarında bazı koloniler edinmeye başladı. Daha sonra Portekizlilerin koloni edinme girişimlerini İngilizler izledi.
1617'de ise Senegal'e ayak basan Hollandalılar, Goree'de iki kale inşa ettiler. Fransızlar, aynı amaçla geldikleri Senegal’de ilk yerleşimlerini 1659'da St Louis'de yaptılar (Arpa,2015:231). 17. ve 18. yüzyıllarda Senegal kıyılarındaki bu sömürgeci güçler, köle ticaretiyle, fildişi ve altın ticaretiyle uğraşıyordu. 1840'ta Senegal, Fransa egemenliğine girdi ve 1895'te Fransız Batı Afrika Kolonisi'nin bir parçası oldu.
Saint-Louis, Dakar ve Goree'ye 1872'de tam yetkili komün statüsü verildi. Fransa misyonerlik faaliyetlerini hızlandırdı ve Katolikliğin yayılmasına izin verdi. Bunu Fransız egemenliğindeki Senegal halkına Fransız vatandaşlığının verilmesi takip etti. 1902 yılında Senegal Koloni Valiliği'ni kuran Fransızlar, Senegal'i diğer kolonilere göre daha ayrıcalıklı bir konuma taşıdılar.
Sömürge yönetimi, Senegal'deki İslami eğitim kurumlarını çok sıkı kontrol altına aldı. Fransızlara karşı olan alimler (marabou) ya hapsedildi ya da sürgüne gönderildi. Sömürge kuvvetleri, işgal ettikleri dünyanın yalnızca yer altı ve yerüstü kaynaklarını sömürmekle kalmadı. Ülkeleri işgal etmelerinin yanı sıra aynı zamanda yerli halkı da köleleştirdiler. Goree Adası, köle ticaretinin en kasvetli ve vahşi görüntüsünün mekanı oldu.
Goree köle sevkiyatlarının yapıldığı ve çok dramatik olayların yaşandığı küçük bir adaydı. Köleler askerler eliyle bölgeden toplanmış, Amerika ve Avrupa ülkelerine gönderilmiş ve orada en ağır işlerde acımasızca çalışmışlardır. 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar milyonlarca Siyah Afrikalıların neredeyse tamamı Batılı köle tüccarları tarafından gasp edildi ve her türlü insanlık dışı muameleye tabi tutuldu. Tahminlere göre, köleleştirilmiş insan sayısı 40 milyona kadar yükseldi. Bunların 20 milyonu yakalanıp sadece Amerika'ya gönderildi. Yerlilerden biri köle olarak satılırken, 9'u av olarak ya da gemi kazasında öldü. Sonrasında bu rakam 200 milyona yükseldi. Kölelerin önemli bir kısmı Amerika'ya veya diğer batı ülkelere nakilleri sırasında acımasız ve sağlıksız koşullara maruz kaldıklarından ya hastalanarak öldüler ya da işkencelere dayanamayıp gemiden okyanus sularına atlayarak intihar ettiler. Portekizliler köle ticaretini ilk başlatan ve en büyük paya sahip olan ülkelerden oldu. Portekiz'den sonra Atlantik köle ticaretinde pay sahibi olan diğer ülkeler; İspanya, Fransa, İngiltere, İskoçya, Almanya, Danimarka, Hollanda ve İngiltere idi. Goree adası, Afrika'da kölelerin satın alındığı ve Avrupalılar tarafından taşındığı sekiz bölgeden biriydi (Arpa,2015: 235-237)
SONUÇ
Sömürgeci güçlerin istila ve işgal hareketleri ve birbirleri arasındaki rekabet savaşlarının sonunda Fransızlar 19. yüzyılda bölgeyi hinterlandı olarak kabul ettiler. Afrika’nın batısından topladıkları insanları adada köle olarak bir araya getirip ve denizaşırı ülkelere göndermeleri ve bu süreçte Goree Adası'ndaki insanlık dışı muamele Afrika'nın en büyük dramlarından biri oldu. Direnenler öldürüldü, kaçmaya çalışanlar yakalandı, aileler parçalandı ve esirler bilinmeyen adreslere gönderildi.
İngilizce, Portekizce, Felemenkçe ve Fransızca dillerinde demokrasi ve insan hakları havarisi haline getirilen iktidarlar geride utanç verici insanlık mirası bıraktılar Senegal’de. Goree adasının mahzenleri ve hapishaneleri bugün en insanlığın nasıl katledildiğinin önemli bir göstergesi. Fransızlar sadece Senegal'in maddi zenginliğini sömürmekle kalmadılar. Manevi, dil ve kültürel değerlerini de sömürdüler ve yozlaştırdılar (Özköse, 2022:175)., Fransızların tüm sömürü ve baskı düzenine rağmen Senegal halkının bağımsızlık özlemi dinmedi ve nihayet Fransa, 4 Nisan 1960 tarihinde Senegal'in bağımsızlığını kabul etmek zorunda kaldı.
Senegal halkının bağımsızlığı Fransızlar ellerini geri çekmesine yetmedi. Bağımsızlıktan önce doğrudan yönetimi benimseyen Fransızlar, bağımsızlıktan sonra dolaylı yönetim uyguladı.
Senegal devlet idaresini, iktidara gelen yöneticileri ve ülkedeki tüm kamu kurum ve kuruluşlarını Fransa menfaatleri çerçevesinde şekillendirmeye çalıştılar. Bunda Fransızcanın resmi dil olarak benimsenmiş olması ve devlet yönetimine gelecek olan insanların eğitimini Fransa'da almış olması büyük bir etken oldu. Aslında Afrika’nın bu güzel ülkesin yaşanan en büyük dram, Fransa'nın sömürgeci zihniyetinin devam ediyor olmasıdır.
Eski bir eğitim bakanı İba Der Thiam "Büyük şehirlerin ana caddelerinin Senegalli din adamlarına ve bağımsızlık savaşçılarına karşı çıkan Fransız ordu komutanlarının isimlerini taşıması utanç verici. Bugün Dakar'ın en büyük caddesine adını veren Komutan [Louis] Faidherbe'nin sekiz ayda 20.000 kişiyi öldürdüğünü biliyoruz. Bağımsızlıktan bu yana, bu kolonyal sembollerin ve etkilerin ortadan kaldırılması için mücadele ediyoruz, ancak çok az başarı elde ettik. Ben Milli Eğitim Bakanlığındayken kolonyal isimleri olan okulların isimlerini değiştirmeye çalıştık, ancak daha yükseklerden tehditler aldık" demişti.
Thiam, aynı söyleşisinde sömürge sisteminin kalıntılarının okullarda hala görülebildiğini , üst sınıf ile toplum arasındaki uçurumu olduğunu ve eğitim sisteminin hala Fransızların elinde olduğunu ekleyerek "Bazı toplantılara baktığımda hala Senegal'in Fransa'nın bir eyaleti olmasını isteyen elitler görüyorum. Bu üzücü bir durum. Tek umudumuz, Emmanuel Macron, Burkina Faso'nun başkenti Ouagadougou'ya gittiğinde Fransa cumhurbaşkanını protesto eden gençler gibi bu tür durumlara karşı duran yeni nesildir " şeklinde düşüncelerini ifade etmişti.
KAYNAKÇA
- Adıgüzel, Adnan, “XI. Asırda Büyük Sahra’nın Batısından Mağrib’e İslâmî Islahat Hareketi (Abdullah b. Yasin ve Murabıtlar)”, Uluslararası Afrika’da Türkler Sempozyumu Bildiriler, ed. Ayşegül Şenel & Şükrü Çavuş, Arpa, Enver, Afrika Seyahatnamesi, Fecr Yayınları, Ankara 2015.
- Kavas, Ahmet, “Senegal Tarihi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt. 36, Istanbul 2009, pp. 515-518.
- Martin, B.G., Sömürgeciliğe Karşı Afrikada Sufi Direniş, trans. Fatih Tatlılıoğlu, İnsan Publications, Istanbul 1988.
- Özey, Ramazan, “Afrika’da Toplum: Batı İnsanlarının Kültürel Özellikleri: Dünü-Bugünü”, Dünya Siyasetinde Afrika 2, ed. İsmail Ermağan, Nobel Academic Publishing, Ankara 2015, pp. 1-34.
- Özköse, Kadir, “Senegal Nişancıları Ve Goree Adasındaki Köle Ticareti İle Fransız Sömürgeciliğinin Senegal’de Yaşattığı Dram”, Academic Platform, Cilt:6, Sayı: 2, 2022, pp. 159-177.
- Trimingham, J.Spencer, A History Of Islam in West Africa, Glasgow University Publications Oxford University Press, London Oxford 1970. Yalçın, Emruhan, “Senegal Ülke Analizi”, Dünya Tarihinde Afrika 4, ed.
- İsmail Ermağan, Nobel Academic Publishing, Ankara 2017, pp. 157-184. https://www.aa.com.tr/en/africa/senegal-historian-decries-long-shadow s-of-colonialism/1180097 (ET: 20.12.2022)