Batı, Afrika’dan Tasfiye Edilirken Boşluğu Kim Dolduracak?
Dr. Mehmet Baydemir
Afrika, yine ve yeniden dünya gündemine oturdu. Son yıllarda açlık, yoksulluk gibi temsillerin yanında medyada yükselen Afrika imajı kendisine yer bulmaya başlamıştı. Ancak ne talihsizliktir ki Afrika’da darbeler ve iç karışıklıklar bir türlü son bulmuyor. Son iki yılda Afrika’da Burkina Faso, Çad, Gambiya, Gine, Mali, Nijer, São Tomé ve Príncipe ve Sudan’da darbe girişimi yaşandı. Darbe girişimleri Burkina Faso, Mali ve Sudan’da başarılı oldu. 26 Temmuz’da Nijer’de gerçekleşen darbe sonrası gözler bir kez daha Afrika’ya çevrildi. Daha önce darbe gerçekleşen Burkina Faso (2022) ve Mali’de (2020) her iki cunta yönetimi Fransız askerlerini ülkeden kovmuştu. Nijer halkının bir kısmı da Fransa’nın ülkelerini sömürdüğünü iddia ederek darbecilere destek veriyor.
Nijer Neden Önemli?
Dünya Bankası’na göre Nijer 20 milyon nüfusu ile dünyanın en fakir ülkelerinden biri. Yılda 2 milyar avroluk destek alan Nijer, yaklaşık 360 milyon Avroyu Fransa başta olmak üzere Avrupa Birliği’nden alıyor. Uzun yıllar Fransız sömürgesi olan Nijer, uranyum ve altın madenleri konusunda oldukça zengin. Nijer, 2021 yılında 2.7 milyar dolarlık altın ihracatı gerçekleştirdi. Uranyumun küresel arzının yüzde 5’ine sahip olan Nijer’de 311 bin 110 metrik tonluk uranyum rezervi bulunuyor ve Fransa’nın uranyum ihtiyacının yaklaşık yüzde 15’ini karşılıyor. Fransa, eski sömürgesi Nijer’den yaklaşık 50 yıldır uranyum temin ediyor. Diğer yandan Fransız devletine ait nükleer enerji şirketi Orano’nun Nijer’de bıraktığı 20 milyon ton radyoaktif atık, 100 bin kişinin sağlığını doğrudan tehdit ediyor.
Afrika Ülkeleri Darbeye Tepkili
Nijer’deki askeri darbe, Sahel bölgesindeki komşu ülkelerde rahatsızlık yaratıyor. Mali’den Sudan’a kadar pek çok ülkede iktidar askeri yönetimlerin kontrolüne geçmiş durumda. Demokratik rejimlerin güç kaybederek cuntaların yükselişi endişeye neden oluyor. Afrika’daki iç çatışmalar ve darbe geçmişi göz önünde tutulduğunda bu endişelerin hiç de haksız olmadığı ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Nijer’deki askeri darbeye en sert tepkiyi Nijerya, Fildişi Sahili ve Senegal gösteriyor. Daha önce Fildişi Sahili, Gine Bissau, Liberya ve Mali’de barış gücü olarak konuşlanan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ve Afrika Birliği, Nijer’i anayasal düzene geri dönülmesi için tehdit ediyor. 2017 yılında Gambiya’ya askeri müdahalede bulunan ECOWAS, Nijer’e de müdahale edeceğini sinyallerini veriyor. Ancak Burkina Faso ve Mali’deki cuntacılar Nijer’deki darbecilerle işbirliği yapıyor. Her iki ülke Nijer’e yapılacak bir müdahalenin kendileri için savaş ilanı olduğunu açıkladı.
Fransa Teröre Destek Vermekle Suçlanıyor
İstikrarsızlığın son yıllarda arttığı Sahel’de, Boko Haram ve IŞİD bağlantılı gruplar etkinlik alanını geliştiriyor. Nijer’de bulunan Amerikan ve Fransız üsleri terör örgütleriyle mücadele gerekçesi ile varlıklarını meşrulaştırıyor. Fransa’nın Nijer’deki askerlerinin sayısı 1500’ü geçiyor. ABD en büyük SİHA üslerinden birini Nijer’de kurdu. ABD’nin de Nijer’de 1100 askeri bulunuyor ve ABD’li yetkililer Nijer’le ortaklığın bitmesini görmek istemediklerini ifade ediyor. Ancak Nijerliler, Fransa’yı terörle mücadelede etkin rol almamakla suçluyor. Benzer şekilde Burkina Faso ve Mali’deki darbe yönetimleri de Fransa’yı hedef gösteriyor. Fransa, açıkça teröre destek vermekle dahi suçlanıyor.
Fransa’nın Yerini Kim Dolduracak ?
Afrika’daki geleneksel güçlerin başında yer alan Fransa’ya karşı yapıldığı iddia edilen darbe girişimi, Afrika’nın batıyı tasfiye ettiği yolundaki görüşleri bir kez daha gündeme getirdi. Aslında Afrika ülkelerinde batılı güçlerin tasfiyesini isteyenlerin sayısı hiç de azımsanacak düzeyde değil. Bu konu son yıllarda Afrika sinemasında da kendine yer buluyor.
Öyle ki Beninli yönetmen Sylvestre Amoussou, Africa Paradis (2006) ve The African Storm’da (2017) Batılıların ülkelerinden kovulmasını ele alıyor. Afrika Paradis’te hayali Afrika Birleşik Devletleri’ni kuran Amoussou, The African Storm’da batılıların ülke kaynaklarını sömürmesinden mustarip olan başkanın yabancılar tarafından işletilen tüm kaynakları millileştirmeye karar vermesiyle gelişen olaylara odaklanıyor. Batı’ya karşı Rusya ve Çin ile daha yakın ilişkilerin vurgulandığı film elbette günümüzde yaşanan olaylara da ışık tutuyor.
Nijer’in başkenti Niamey’de sokaklara çıkan eylemcilerin ellerinde Rusya bayrakları ve “Kahrolsun Fransa ve Avrupa Birliği” yazılı dövizler taşıması tesadüf olamaz. Nijer’e yönelik ECOWAS’ın askeri müdahale söylemlerini protesto için sokağa inen Nijerliler, “Fransa’ya hayır, Rusya’ya evet” yazılı pankartlar da taşıdı. Nijer’deki darbe yönetiminin başındaki General Saligou Mody’nin, Mali’de Rus paralı asker grubu Wagner’le görüştüğü iddia ediliyor. Mali ve Burkina Faso’daki darbelerin ardından Wagner’in bu ülkelere yerleştiği biliniyor. Nijer’de Rus bayraklarının dalgalandırılması darbenin arkasındaki güç hakkında mesaj da veriyor.
Rusya, sert gücünün yanında gıda diplomasisini de bir koz olarak kullanıyor. 27-28 Temmuz 2023 tarihlerinde St. Petersburg’da düzenlenen 2. Rusya-Afrika Zirvesi Ekonomik ve İnsani Forumu ise Rusya’nın Afrika ülkelerinde artan Batı karşıtlığından yararlanmaya çalıştı. Rusya; Burkina Faso, Eritre, Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti, Somali ve Zimbabve’ye binlerce tonluk ücretsiz tahıl tedariki sağlayacağını açıkladı. Rusya aynı zamanda Afrika ülkelerinin hatırı sayılır miktardaki borcunu sildi. SSCB döneminde Batılı sömürgeci güçlere karşı Afrika ülkelerine destek veren Rusya, adeta ektiği tohumların mahsulünü biçiyor.
Afrika’nın en önemli ticaret ortaklarından biri haline gelen Çin’in Afrika’ya olan ilgisi malum. Çin, bu ilgisini rekorlar kıran ve Çinli Rambo olarak adlandırılan Wolf Warrior adlı filmde de göstermekten çekinmedi. Serinin ikinci filminde bir Afrika ülkesindeki faaliyetlerini anlatan Çin, Amerika’yı korkaklıkla suçladığı filmde Afrika ülkelerine adeta “yanımda dur, kazan” mesajı verdi. Fransa’nın askeri ve ticari varlığı Afrika’da azalırken Çin’in varlığı ise her geçen gün artıyor. Rusya’nın aksine Afrika ülkelerinin içişlerine karışmama prensibini ilke edinen Çin, devasa anlaşmalarla Afrika’dan ham madde ithal ederken aynı zamanda Afrika’yı büyüyen bir pazar olarak görüyor. Bu sayede Çin, Afrika’nın en büyük ticaret ortağı konumuna geldi. Afrika ülkeleriyle 200 milyar dolarlık ticaret hacmine ulan Çin’in kıtada 10 binin üzerine firması bulunuyor. Nijer’de Fransa’dan sonra ikinci büyük yatırımcı olan Çin’in bu ülkedeki faaliyetleri petrol ve uranyum aramalarına odaklanıyor. Fransa’nın uranyum ihtiyacının önemli bir kısmını Nijer’den karşıladığı göz önünde bulundurulursa Çin’in rolünün giderek artacağını ön görmek kehanet olmaz.
İnsani Diplomasiden Dron Diplomasisine
Peki, Türkiye bu süreçte nasıl bir yol izliyor? Ya da Afrika’da yaşanan bu dönüşümde Türkiye, kendisine ne kadar alan açabiliyor?
Afrika’nın geleneksel güçlerini ya da başka bir ifade ile sömürgecilerini dışarıda tutarsak Türkiye’nin henüz Çin, Rusya gibi kıtaya açılan ülkelere yaklaşamadığını söylemek mümkün. Ancak Türkiye’nin 2005 Afrika Açılımı’nın başlangıcından bu yana diplomasi anlayışının giderek yumuşak güçten sert güce doğru evrildiği de bir gerçek. Bu durum kıtanın geleneksel güçlerinden biri olan Fransa’nın da dikkatini çekmiş olacak ki Paris, Türkiye’yi Afrika’da rekabet ettiği bir devlet olarak görüyor. Fransa’nın Türkiye’nin kıtadaki varlığından duyduğu rahatsızlık devlet başkanlığı düzeyinde de dile getiriliyor. 2022 yılında Cezayir’e ziyarette bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya ve Çin ile birlikte Türkiye’nin Afrika’da el altından Fransa düşmanlığı yaptığını iddia etti. Bunun yanında Ankara’nın silahlı insansız hava araçları (SİHA) satışıyla Afrika ülkelerinin istikrarsızlığını artıracağı ve iç savaşları körükleyeceği iddiası özellikle Batı medyasında kendine yer buluyor. Türkiye ise Afrika’da istikrarı bozucu rol oynadığı yönündeki eleştirileri reddederken krizlerin çözümü için tüm taraflarla görüşerek ara buluculuk amacıyla temasta olduğunun altını çiziyor.
İnsani yardım faaliyetleri uluslararası kamuoyunun gönlünü kazanmada etkili bir yöntemken aynı zamanda ülkenin prestijini artıran önemli bir unsur olarak öne çıkıyor. Beşinci Büyükelçiler Konferansı’nda ana tema olarak “insani diplomasi”nin seçilmesi hiç şüphesiz Türkiye’nin bu konudaki hassasiyetini vurguluyor. Türkiye, 2017 yılı itibariyle milli gelire oranla en fazla insani yardım yapan ülke konumuna ulaştı.
2002 yılında Türkiye’nin kalkınma yardımları 85 milyon dolar iken 2018 yılında 8 milyar 612 milyon dolara yükseldi. Elbette bu yardımların önemli bir bölümü Afrika ülkelerine yönelik gerçekleşti. 2018 yılına gelindiğinde en çok kalkınma yardımı alan on ülkeden altısı Sahra Altı Afrika ülkelerinden oluştu.
Türkiye’nin Afrika’ya yönelik faaliyetleri genel olarak insani yardım çerçevesinde ele alınıyor. İnsani yardımlarını bütüncül bir yaklaşımla ele alan Türkiye, Afrika’da, açlıkla mücadele, gıda güvenliği, eğitim, sürdürülebilir çevre ve sağlık gibi ihtiyaçlara öncelik veriyor. Bununla birlikte Türkiye, Afrika’yı dinlemek, kendi savunduğu değerleri anlatmak için de faaliyetler gerçekleştiriyor. Bunun yanında kültürel faaliyetler yapan, değişim programları ile Afrikalı öğrencileri ve çeşitli alanlardan uzman personelleri Türkiye’de ağırlayan Ankara, aynı zamanda uluslararası yayıncılık araçları ile Türkiye’nin sesinin Afrika ülkelerinde yankı bulması için çalışmalar yürütüyor. Ankara’nın bu faaliyetleri Afrikalılar nezdinde Türkiye’nin imajına olumlu katkı sağlarken aynı zamanda Türkiye’ye farklı sahalarda alan açılmasına imkân sunuyor. Türk firmalarının Afrika’daki önemli projelerde yer alması bunun en önemli örnekleri arasında yer alıyor. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi Ankara’nın insani diplomasisi sert gücünün de kıtada artmasına imkân sağlıyor. Öyle ki Somali’deki insani krizin ardından gerçekleştirdiği insani yardım faaliyetleri ile tüm dünyanın takdirini alan Türkiye, 30 Eylül 2017’de en büyük denizaşırı askeri eğitim akademisi olan Türk Askeri Eğitim Merkezini Mogadişu’da açtı. Türkiye burada 20 binden fazla Somalili özel kuvvetin eğitimini üstlendi.
Son yirmi yılda kıtada etkisini büyük ölçüde artıran Türkiye, zırhlı ve mayın temizleme araçları, sensör ve gözetleme sistemleri ile tüfekleri içeren çok sayıda silah anlaşmasını Afrika ülkeleriyle imzaladı. Ayrıca Türkiye; Burkina Faso, Çad, Gana, Kenya, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal, Somali, Ruanda ve Uganda gibi ülkelere muhtelif silah ve askerî araç ithal ediyor. Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü’nün raporuna göre Türkiye’nin kıtadaki 30 ülke ile güvenlik anlaşmaları bulunuyor.
Diğer yandan Ankara, SİHA ya da dron diplomasisi denilen yeni bir diplomasi unsurunu da Afrika’da uygulamaya koyma imkânı buldu. Libya, Ermenistan ve Ukrayna’da etkili olan SİHA’lar Türkiye’ye Afrika ülkeleriyle yeni anlaşmalar yapma fırsatı sağladı. SİHA’ların operasyonel başarısı Burkina Faso, Etiyopya, Mali, Nijer, Nijerya, Somali ve Togo gibi ülkeleri Türk yapımı silahlı insansız hava araçlarının müşterisi haline getirdi. Askeri darbe sonrası Fransa ile ilişkileri gerilen Burkina Faso, Mali ve Nijer’in Türk dronlarının müşterisi olması hayli dikkat çekici. Kıtada her ne kadar Çin, SİHA pazarına hâkim olsa da Türkiye’nin etkinlik alanı her geçen gün genişletiyor. SİHA’ları daha kısa sürede daha ekonomik olarak temin etmesi Türkiye seçeneğini daha cazip hale getiriyor.
Kısaca özetlemek gerekirse Türkiye’nin faaliyetleri Afrika ile ilişkilerini geliştirirken son yıllarda sert gücü de içeren bir politikanın şekillenmesine hizmet etti. Bu durum Fransa gibi kıtanın geleneksel güçlerini rahatsız ederken aynı zamanda kıtada pozisyon almaya çalışan diğer ülkelerle rekabetçi bir ortamın oluşmasına katkı sağladı. Bunun yanında Türkiye’nin Afrika politikası bir hükümet programı olmaktan öteye geçti.
Türkiye ve Afrika arasında oluşan derin ve karşılıklı kazanca dayanan fayda uzun yıllara dayanacak işbirliğini beraberinde getirdi. İnsani yardımı merkeze alarak inşa edilen Afrika açılımı, Türkiye’nin sert gücüyle kıtada varlık bulmasını ve aynı zamanda Afrika’ya olan ilginin bir devlet politikası haline gelmesini sağladı.
Fransız medyasında Çin ve Rusya’ya yönelik kara propaganda yapılıyor. Türkiye de adı geçen ülkelerle birlikte anılıyor. Bu üç ülkenin Afrika’da Fransa’ya zemin ve itibar kaybettirdiği vurgulanıyor. Diğer yandan ülkemizde Türkiye’nin Fransa’nın kaybettiği zemini doldurabilecek bir ülke olarak öne çıktığı ifade ediliyor. Darbecilere alkışla destek verecek bir topluluğun oluşması dahi söz konusu. Batı ya da özelde Fransız karşıtlığı üzerinden darbecilere duyulan sempati Türkiye’nin edindiği kazanımların tek kalemde silinmesine yol açabilir. Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle inşa ettiği kazan-kazan politikasının yeni süreçte de devam ettirilmesi gerekiyor. Türkiye, darbecilere alkış tutmadan, Afrika ülkeleriyle karşılıklı faydaya dayanan ilişkilerini sürdürmeli.