16 Ocak 2024 Cihannumma Editör Ekibi

İsrail’in Son Dönem Güncel Politik Meselelerinin İsrail Sorununa Etkileri

Tuba Öztürk HOROZ

Son dönemde Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan ve aslında Birleşmiş Milletler kararıyla Doğu Kudüs’e yerleştirilmiş olan Filistinliler zorla evlerinden çıkarılmaya başlanmıştır. Bu duruma tepki gösteren Filistinliler ve İsrail polisi arasında Kudüs ve çevresinde başlayan çatışmalar ile İsrail’in iç politikasındaki gelişmeler arasında önemli bağlantılar bulunmaktadır.

Filistinlilerin Kudüs’ten çıkarılmasındaki temel hedef Kudüs’ün İsrail tarafından başkent ilan edilmesinin ardından bu bölgedeki Filistinlilerin başka yerlere sürülmesiyle Kudüs’ün demografik yapısının değiştirilmesi dolayısıyla Filistinlilerin Kudüs topraklarında hak iddia etmelerinin bu şekilde önüne geçilmesidir.

İsrail’in uzun süredir hükümet kurmakta başarısız olması siyasi partilerin özellikle iç politik meselelerde ne kadar derin ayrılıklar yaşadığının net göstergesidir. Fakat arka arkaya yaşanan seçimler, partiler arasındaki bu iç çekişmenin dozunu artırmakta diğer yandan da seçim vaatleri itibarıyla ilhakların onaylanması, yerleşimlerin artırılması gibi sert ve aslında uluslararası hukuka aykırı olan seçim vaatleri üzerinde neredeyse sağ ya da sol tüm partilerin uzlaşmasını sağlamış bulunmaktadır. Kudüs’ün ve diğer işgal edilen bölgelerin ilhakı en önemli seçim vaatlerinden birini teşkil etmektedir. Öyle ki oylarını artırmak isteyen partiler daha sert söylemler benimsemeye eğilimli olmuşlardır. Filistinlilerin tamamen aleyhine olan bu durum, seçimlerin ardından hükümetin kurulması için Arap bir partiye ihtiyaç duyulmasıyla, az da olsa değişmiş görünmektedir.

Kudüs’ün ve diğer işgal edilen bölgelerin ilhakı en önemli seçim vaatlerinden birini teşkil etmektedir.

Son seçimler sonrasında Netanyahu 4 Mayıs’ta koalisyon hükümeti kurmada başarısız olmasının ardından aldığı görevi Cumhurbaşkanı Rivlin’e geri devretmiş Rivlin ise hükümet kurma görevini 5 Mayıs’ta Yehş Atid (Gelecek Var) Partisi lideri Lapid’e vermiştir.

Bu gelişme sonrasında aşırı sağcı Yamina Partisi lideri Naftali Bennett’in koalisyon hükümeti kurmak için sağcı Başbakan Benyamin Netanyahu karşıtı bloğa katılacağını duyurmasıyla hükümetin kurulması ümidi doğmuştur. Ayrıca İsrail vatandaşı Filistinliler tarafından kurulan Filistin 1948 İslami Hareketi’nin güney kanadının siyasi uzantısı olan ve İsrail Meclisinde 4 milletvekili bulunan Birleşik Arap Listesi (Ra’am) lideri Mansur Abbas da bu koalisyona sıcak baktığı yönünde açıklamalar yapmıştır.

Dolayısıyla belki de ilk kez denge az da olsa Filistinlilerin lehine dönmüş ve hükümeti kuracak olan parti hükümeti kurabilmek için Birleşik Arap Listesi partisinin de taleplerini dinlemek durumunda kalmıştır.

Kendisini dışarıda bırakan bir koalisyonun kurulmasına imkânsız gözüyle bakan Netanyahu’yu ve onun tarafındaki isimleri bu gelişme oldukça endişelendirmiştir. Şeyh Cerrah’taki olaylara bu denli şiddetli ve sert bir şekilde karşılık verilmesinin ardında, Mansur Abbas’ı bu koalisyondan uzaklaştırmak dolayısıyla Netanyahu karşıtı bloğun koalisyon hükümeti kurmasını engellemek olduğu düşünülmüştür. Nitekim Aksa’daki gelişmeler sonrasında Mansur Abbas, koalisyon görüşmelerini şiddet olayları nedeniyle dondurduğunu belirtmiştir.

Yıllardır süren davalardan ve suçlamalardan Netanyahu’yu kurtaran tek şey iktidarda olmasıdır. Nitekim uzmanlar Mescid-i Aksa’da gerçekleşen saldırıların sebeplerini İsrail’in Kudüs üzerindeki hâkimiyetini gösterme çabası ve geleceği koalisyon görüşmelerine bağlı olan Başbakan Netanyahu’nun hükümet içindeki varlığını devam ettirme çabası olarak ifade etmektedirler.

Şeyh Cerrah’taki olaylara şiddetli ve sert bir şekilde karşılık verilmesinin ardında, Netanyahu karşıtı bloğun koalisyon hükümeti kurmasını engellemek olduğu düşünülmektedir.

Kendi siyasi istikbalinin koalisyon görüşmelerinin sonucuna bağlı olduğunu bilen Netanyahu, siyasi istikbalini korumak için ülkedeki toplumsal gerilimleri yükseltmekte ve ülkesini ateşe atmakta tereddüt etmemektedir. Birçok muhalif ismin belirttiği üzere Netanyahu’nun kendisi artık İsrail ulusal güvenliği için bir tehdit olmuştur.

Fakat İsrail ile Filistinliler arasında ateşkes imzalanmasının ardından Birleşik Arap Listesi lideri Mansur Abbas, 8 partiden oluşacak koalisyon hükümetine katılmak için imza atmış dolayısıyla Netanyahu’nun engel olma çabası başarısız olmuştur.

Mansur, İsrail Kamu Yayın Kuruluşuna (KAN) yaptığı açıklamada, koalisyon hükümetinin kurulmasıyla ilgili anlaşmanın özellikle Negev bölgesindeki Arapların yararına birçok madde içerdiğini ve büyük bütçe tahsisleri olduğunu söylemiştir. İlk kez bir Arap partisinin, hükümete katılacağını belirten Mansur, “Zor bir karardı. Pek çok tartışma var ama biz hükümetin kurulması için iyi bir fırsat olduğuna inanıyoruz” demiştir.

Ra’am’dan yapılan yazılı açıklamada ise Arapların yararına olacak büyük ve geniş kazanımlar karşılığında tarihi bir anlaşma imzalandığı değerlendirmesi yapılmıştır. Koalisyon anlaşmasının maddelerine ilişkin bilgi verilen açıklamada, İsrail Meclisinin 2017’de çıkardığı ve Araplara ait evlerin yıkım sürecini hızlandırmayı amaçlayan yasada 120 gün içinde değişiklik yapılmasının öngörüldüğü ifade edilmiştir.

Anlaşma maddeleri arasında ayrıca, Ra’am’ın Meclis İçişleri Komitesi ile Arap İşleri Komitesi başkanlıkları ve Meclis Başkan Yardımcılığı pozisyonunu üstlenmesi yer almaktadır. Aynı şekilde hükümetin kurulmasından sonraki 45 gün içinde Negev’deki 3 Arap köyünün, 9 ay içinde de diğer köylerin tanınması öngörülmektedir.5 Dolayısıyla Filistinliler bu işbirliği ile ilk kez taleplerine dair seslerini duyurma imkânı yakalamış görünmektedir.

13 Haziran tarihinde İsrail’de muhalif partilerin kurduğu koalisyon hükümetinin 120 milletvekilinden 60’ının desteğiyle güvenoyu almasıyla 12 yıllık Netanyahu dönemi resmen sona ermiştir ve yeni hükümet kurulmuştur. Bennett ve Lapid’in konuşmalarının ardından Knesset’te kürsüye çıkan Netanyahu, rakibi Bennett’e yüklenerek kurulacak koalisyonu kısa zamanda yıkacaklarını ileri sürmüştür. Aslında bu beyanıyla koalisyonu yıkmak için elinden geleni yapacağını da açıkça ifade etmiş sayılabilir.

İsrail iç siyasetindeki istikrarsızlık Filistin için somut ve makul adımlar atılmasını da zorlaştırmaktadır.

Bennett bu oylamayla 2 yıl sürecek başkanlık görevine 2023 yılında Lapid’e devretmek üzere görevine başlamıştır. Bu görev tesliminin ardından binlerce İsrailli hükümetin kurulmasının ardından Tel Aviv’deki Rabin Meydanı’nda toplanarak “Bu ülke bizim, Netanyahu gitti, Netanyahu hapse” gibi sloganları atmışlardır. Daha sonra Tel Aviv’de Habima Meydanı’na doğru yürüyüşe geçerek kutlamalara gece yarısına kadar devam etmişlerdir.6 Bu eylemler her seçimde oy oranını yükseltemeyen aksine sürekli kan kaybeden Netanyahu’nun halk desteğinden ziyade elitlerin ve eski ABD başkanı Trump’ın desteğiyle bu kadar uzun süre yönetimde kaldığına da işaret etmektedir.

Şalom Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İvo Molinas sağ ve sol partilerin Netanyahu karşıtlığında birleşerek ilginç bir koalisyon oluşturdukları tespitinde bulunarak şöyle demiştir “Lapid ile birlikte hükümette yer alacak aşırı sağcı Naftali Bennett’in lideri olduğu Yamina Partisi, Batı Şeria’daki toprakların büyük bir kısmını İsrail’e katmayı programında geçiren bir parti. Bunun yanı sıra sol partiler de bu koalisyonda. Böyle bir koalisyonun ne kadar sağlıklı olabileceği konuşuluyor. Ama şu anda bütün bu aşırı sol ve aşırı sağ partilerin, Netanyahu’dan kurtulmuş olmanın motivasyonu ile detay sorunlara girmediği görülüyor. Hem sağda hem de solda 12 senedir iktidarda olan Netantahu’ya karşı inanılmaz bir karşıtlık söz konusu”. Molinas, bunun en önemli sebebinin de “Netanyahu’nun bu ülkede benden başka lider yok siz de benim altımda olacaksınız anlayışına sahip olması” olduğunu söylemiştir.

Yeni hükümetin göreve gelmesiyle Filistinlilere dair bazı ılımlı açıklamalar gelmeye başlamıştır. İlk gününde Netanyahu’nun sırt çevirdiği Demokrat Parti’nin artık Beyaz Saray ve Kongre’yi kontrol ettiğine dikkat çeken Dışişleri Bakanı Lapid, kızgın Demokratları geri kazanmaları ve Avrupa’da İsrail’i eleştiren herkesi Yahudi karşıtlığıyla suçlamayı kesmeleri gerektiğini söylemiştir.

Kurulan yeni hükümetin Araplara karşı ırkçı söylemler kullanılmasına daha net tepkilerle karşılık vereceği söylenebilir.

Lapid, ABD’deki Demokrat Parti’nin yanısıra komşu Ürdün ve Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri düzeltme sözü vermiş, İsrail’in Avrupa ile ilişkilerine değinirken “Herkesin Yahudi karşıtı olduğuna dair bağırıp çağırmak bir politika ve çalışma planı olamaz” vurgusunu yapmıştır.

İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid, aşırı sağcı Yahudilerin Doğu Kudüs’ün Şam Kapısı’nda düzenlediği ‘bayrak yürüyüşü’ sırasında ırkçı sloganlar atanları “İsrail halkının yüz karası” olarak nitelendirmiştir. İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Birinin eline İsrail bayrağını alıp diğer taraftan “Araplara ölüm” diye bağırması anlaşılır şey değil. Onlar İsrail halkının yüz karasıdır” ifadelerini kullanmıştır. Dolayısıyla yeni hükümetin Araplara karşı ırkçı söylemler kullanılmasına daha net tepkilerle karşılık vereceği söylenebilir.

Fakat hatırlanmalıdır ki şu anda başbakan olan Naftali Bennett eski bir binbaşıdır. Altı yıl boyunca genelkurmay başkanlığı özel kuvvetler komutanlığı yapmıştır. En önemli isimlerin başında gelen ve Netanyahu hükümetinin savunma bakanı olan Benny Gantz yeni kurulan hükümette de savunma bakanı olarak görev yapmaktadır. Gazeteciler Benny Gantz’ın yeni başbakanın yemin töreninde Netanyahu’nun yanında oturarak ona “Memleketi koruyacak olanı sen de ben de biliyoruz” dediği gazeteciler tarafından yakalanmıştır. Dolayısıyla Gantz asıl etkili olanın savunma bakanıyla genelkurmay başkanı ve ordu olduğunu bu şekilde dile getirmiş bir nevi Netanyahu’ya güvence vermiştir. İsrail siyaset ve diplomasi kadrolarında asker elitlerin baskınlığı bu denli devam ederken olumlu düşünmek için çok acele etmemek gerekir.

Ayrıca İsrail ve Hamas arasındaki çatışma, dozunu düşürse de devam etmektedir. Gazze Şeridi bölgesine yönelik 10 Mayıs’ta başlayan İsrail saldırıları 21 Mayıs’ta İsrail ve Hamas arasında varılan ateşkesle sona ermiş, bu saldırılarda 66’sı çocuk, 39’u kadın olmak üzere 254 kişi hayatını kaybetmiş, 1948 kişi de yaralanmıştı. Fakat İsrail ordusu tarafından sosyal medya üzerinden yapılan açıklamada İsrail savaş uçaklarının Hamas’a ait bazı noktaları vurduğu ifade edilmiş, saldırının Gazze’den İsrail’e yangın çıkaran balonlar fırlatılmasına karşılık olarak gerçekleştirildiği söylenmiştir.

İsrail siyaset ve diplomasi kadrolarında asker elitlerin baskınlığı devam ederken olumlu düşünmek için çok acele etmemek gerekir.

İsrail savaş uçakları Gazze’nin kuzeyindeki Beyt Lahiya beldesinde bir hedefi bombalamış, İsrail’in vurduğu hedefle ilgili henüz bilgi edinilemezken, İsrail ordusu Gazze’de Hamas’a ait roket fırlatma sahasının da yer aldığı askeri yerleşkelerin vurulduğunu açıklamıştır.

İsrail, koalisyon hükümetinin kurulmasının ardından da hala orantısız güç kullanmaya devam etmektedir. Yakın zamanda Batı Şeria’nın Beyta kasabasında Filistinlilerin İsrail’in yasa dışı yerleşim politikalarına düzenlediği protestoya müdahale etmiş ve 25 Filistinli yaralanmıştır. Bu durumu koalisyondaki Arap partinin özellikle Doğu Kudüs’ün ilhakını durdurmakta çok etkili olamayacağı şeklinde okumak mümkündür.

İktidarı kaybeden Netanyahu ise başbakanlık koltuğundan zor ayrılacak ve durumu zor kabullenecek gibi görünmektedir. Boşaltması gereken başbakanlık konutunda ABD’nin eski BM Temsilcisi Nikki Haley ile İsrail İçin Birleşmiş Hıristiyanlar (CUFI) Başkanı John Hagee’yi burada ağırlamasının görüntülerini paylaşmış, Haley, Netanyahu’ya eski başbakan demesi gerekirken başbakan diye hitap ederek bir tweet atmış “Başbakan Netanyahu ile vakit geçirmeye her daim değer biçilemez. Onun İsrail güvenliği ve refahına katkıları tarihi boyuttadır. Daha son sözünü söylemedi” demiştir.

Netanyahu kurulan bu yeni koalisyonun uzun süreli olmayacağını savunmakta ve koalisyonun başarısız olması, koalisyon ortaklarından bir kısmını yanına çekmek için elinden geleni yapmaya ve radikal söylemlerle ülkede kaos ortamı oluşturmaya çalışmaya devam etmektedir. İsrail iç siyasetindeki bu istikrarsız durum Filistin için somut ve makul adımlar atılmasını da zorlaştırmaktadır. Normalleşme anlaşmaları kapsamında İsrail’in Araplarla yapılan işbirliğinin Filistinlilerin lehine olmadığı düşünülürse koalisyonun çok küçük bir kısmını teşkil eden Ra’am’ın etkisinin ne kadar olacağı ya da bu koalisyonun ne kadar uzun ömürlü olacağı ise meçhuldür.

Whatsapp Whatsapp